chaeserx
- Reads 5,670
- Votes 352
- Parts 2
"Bazıları öldürür, bazıları çalar ve bazıları da kalp kırar. Kimileri ise gözyaşlarını çalarlar insanların.
Ben, ondan çaldığım gözyaşlarıyla zihnimde bir deniz yaratmış olan o kadındım. Avuçlarımda biriktirdiğim kanlar benden akmıyordu. Onun göğsünden kopup geliyordu. Ancak kimse bilmiyordu acısını. Dışardan kanayan bendim, sızısını hisseden oydu.
Ben küçük bir kız çocuğuydum; yağmur damlalarını gözyaşı zannedecek kadar saf, göğü ağlatanın tanrı olduğunu düşünecek kadar aptaldım. Ölenlerin toprağa girdiğini bilirdim de, arkalarında bıraktıkları acıyı hissedemeyecek kadar toydum.
Bizim için başka bir evren olmayacağını biliyorduk ikimizde. Birbirimizi bulabileceğimiz tek evren buydu ve biz bulmak bir yana, bu evrende kaybetmiştik ışığımızı.
Ben küçük bir kız çocuğuydum; birkaç damla gözyaşının bile fazla görüldüğü bir bedende, içime gömdüğüm hayatları saklamayı başaramamıştım. Ellerimle sökmüştüm birçoğunun köklerini acıtıyor diye.
Hiçbir zaman pişmanlık duymamıştım bundan, ama üşümüştüm. Bilmemiştim o kökler bana sarılmış ve beni Dünya'daki kötülüğün soğuğundan korumuş.
Kimisi ise içine gömermiş ve ilk bulduğu zihinde yaşamış hayatı.
Tanrı'nın bana bahşettiği lanetin, her zaman için iki tarafta da yaşayamayacak oluşum olduğunu düşünürdüm. Yanılıyormuşum. Benim lanetim yaşayamayacak oluşum değilmiş. Aksine, yaşatamadıklarım yakacakmış beni.
Sanki bu his o kadar muazzam ve ağır ki, altında ezildiğimi hissediyorum. Bundandır ki son birkaç saattir elime aldığım kalem tek bir kelime yazmıyor. Aşağı bakıyorum, bir okyanus var. Ama fazla yüksek... Ölüm gibi. Yukarı bakıyorum, masmavi bir gökyüzü. "Fazla sonsuz..." diye mırıldanıyorum içimden. Yaşam gibi.
Ve duvara bakıyorum sessizce. Ölümle yaşamın arasındaki o ince çizgi, o uçurum ise biz gibi.