Düşünce dünyamı geliştirenler
24 stories
Dönüşüm by ClassicsTR
ClassicsTR
  • WpView
    Reads 63,379
  • WpVote
    Votes 1,794
  • WpPart
    Parts 7
Gregor Samsa, bir sabah, huzursuz edici rüyalarından uyandığında, devasa bir böceğe dönüşmüş olarak kendini yatağında buldu. Bir zırh kadar sert sırtının üzerine uzanmış, öylece duruyordu. Kafasını biraz kaldırıp baktığında, kahverengi bir kubbeyi andıran, boğum boğum olmuş ve tıpkı sırtı gibi sertleşmiş karnını gördü. Üzerindeki battaniye ha düşmüş ha düşecek gibiydi. Devasa vücuduyla kıyaslandığında acınacak derecede ince olan çok sayıda bacak, gözlerinin önünde umutsuzca çırpınıyordu. Bakışlarını pencere yönüne çevirdi. Kasvetli hava(metal pencere pervazına çarpan yağmur damlalarının sesini duyabiliyordu) Gregor'u melankolik bir ruh hali içerisine sokmuştu. "Neden uyumaya devam edip tüm bu saçmalığa bir son vermiyorum," diye düşündü. Ama bu son derece mantıksız bir düşünceydi, zira o, hep sağ yanının üstünde uyurdu ve içerisinde bulunduğu durum göz önüne alınacak olursa, kendini döndürebilmesi pek mümkün gözükmüyordu. Sağa dönmeyi ne kadar denerse denesin kendini hep aynı sırtüstü pozisyonda buluyordu. Herhalde gözlerini kapayıp (böylece kımıl kımıl hareket eden bacaklarını görmek zorunda kalmayacaktı) yüz kere denemiş olmalıydı. Ve yan tarafında daha önce hiç hissetmediği hafif bir sızı hissettiğinde daha fazla denememeye karar verdi.
Olağanüstü Bir Gece by ClassicsTR
ClassicsTR
  • WpView
    Reads 39,825
  • WpVote
    Votes 1,507
  • WpPart
    Parts 9
Olağanüstü Bir Gece, seçkin bir burjuva olarak rahat ve tasasız varoluşunu sürdürürken giderek duyarsızlaşan bir adamın hayatındaki dönüştürücü deneyimin hikâyesidir. Sıradan bir Pazar gününü at yarışlarında geçirirken, belki de ilk kez burjuva ahlakından saparak "suç" işler. Böylece yeniden "hissetmeye" başladığını, kötücül ve ateşli hazları olan gerçek bir insan olduğunu fark eder. İçindeki haz dolu esrime, aynı günün akşamında onu gece âleminin son atıklarının arasına, "hayatın en dibindeki lağımlara" sürükleyecek, varış noktası ise ruhani bir uyanış olacaktır.
Satranç by ClassicsTR
ClassicsTR
  • WpView
    Reads 61,789
  • WpVote
    Votes 2,002
  • WpPart
    Parts 7
Satranç, Zweig'ın psikolojik birikimini bütünüyle devreye soktuğu bir öyküdür ve bu öykünün baş kişileri, tamamen yazarın biyografilerinde ele aldığı kişileri işleyiş biçimiyle sergilenmiştir. Zweig ölümünden hemen önce tamamladığı birkaç düzyazı metinden biri olan Satranç'ı kaleme aldığı sırada, karısı Lotte Zweig ile birlikte göç ettiği Brezilya'da yaşamaktaydı. Satranç'ta da, olay yeri olarak New York'dan Buenos Aires'e gitmekte olan bir yolcu gemisini seçmiştir. Bu gemide tamamen rastlantı sonucu karşılaşan üç kişi: yeni dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic, sıradan bir satranç oyuncusu olan anlatıcı ve bir zamanlar çok usta bir satranç oyuncusu olan, ama hayli zamandır satrançtan uzak kalmış bulunan Dr. B., öykünün aktörleridir.
Yeraltından Notlar by ClassicsTR
ClassicsTR
  • WpView
    Reads 65,638
  • WpVote
    Votes 2,517
  • WpPart
    Parts 21
Yeraltından notlar gerçek dünyadan kendini soyutlamış bir kişinin iç çatışmalarını ve hezeyanlarını konu alır. Bu roman Dostoyevski'nin daha sonra yazacağı büyük romanların ipuçlarını taşımaktadır.
Sefiller by ClassicsTR
ClassicsTR
  • WpView
    Reads 80,727
  • WpVote
    Votes 1,381
  • WpPart
    Parts 98
Hugo, Sefiller adlı dev romanının önsözünü şöyle bitirir: "Yeryüzünde yoksulluk ve bilgisizliğin egemenliği sürdükçe, böylesi kitaplar gereksiz sayılmayabilir." Yurdunun çıkarları adına siyasal kavgalardan hiç çekinmedi. Bu yüzden de tam yirmi yıl sürgünde kaldı. Sefiller de bu yılların ürünüdür (1862). Sefiller, kürek mahkumu Jan Valjean ve polis müfettişi Javert arasında sürüp giden bir kovalamacanın hikayesi üzerine kuruludur. Jan Valjean, yoksul bir köylüdür, ailesini doyurmak amacıyla çaldığı yalnızca bir somun ekmekten dolayı kürek cezasına çarptırılmış, defalarca kaçma teşebbüsünde bulunduğundan cezası katlanmış ve on dokuz seneye cıkmıştır. Fransız edebiyatının en önemli romanlarından biri olan Sefiller, romantik akımın etkilerini taşıyan bir eserdir. LACİVERT YAYINCILIK Antik Dünya Klasikleri: 10 Batı Klasikleri Dizisi: 07
Beyaz Diş by ClassicsTR
ClassicsTR
  • WpView
    Reads 39,369
  • WpVote
    Votes 1,239
  • WpPart
    Parts 20
Beyaz Diş vahşi bir hayvanın gözünden, hem doğal hayata hem de insanların acımasız dün yasına eleştirel bir bakış... Beyaz Diş Alaska'nın sert doğa koşullarında geçen, nefes kesici bir macera hikâyesi anlatıyor. Yarı köpek bir anne ile kurt bir babanın yavrusu olarak dünyaya gelen Beyaz Diş, doğduğu günden itibaren farklılığının gölgesinde bir hayat sürmeye başlar. Zekâsıyla ve görüntüsüyle hayranlık uyandıran bu muhteşem yaratık, hem insanların hem de hayvanların eziyetiyle karşılaşır ve her an bedel öder. Hayatta kalmak için içgüdülerinin rehberliğine sığınan Beyaz Diş, zamanla her türlü canlıya karşı güvenini kaybeder ve vahşi hayat ile evcilleşme arasında sıkışıp kalır. Jack London Beyaz Diş'te edebiyat tarihinin en gerçek hayvan karakterlerinden birini yaratırken, düşmanlık, ahlâk, güven, merhamet ve sevgi gibi kavramları tartışıyor. "Oysa vahşilik, Beyaz Diş'in görünüşüne ve hareketlerine sinmişti. O vahşi tabiatı simge liyordu; onun ete kemiğe bürünmüş haliydi." -Jack London-
Kuyucaklı Yusuf by ClassicsTR
ClassicsTR
  • WpView
    Reads 122,346
  • WpVote
    Votes 2,621
  • WpPart
    Parts 19
İlk Basımı 1937 yılında "Yeni Kitapçı" tarafından basılan roman, Sabahattin Ali'nin roman türünde ilk eseridir. Kuyucaklı Yusuf konusu itibariyle ailesinin katledilmesiyle sahipsiz kalan dokuz yaşındaki Yusuf'un olayı soruşturmak için Kuyucak'a gelen Nazilli Kaymakamı Selahattin Bey tarafından evlatlık alınması ve çocuğun daha sonraki hayatı anlatılmaktadır. Edebiyat eleştirmenlerine göre Yusuf karakteri, köyden şehre göç edip şehir hayatına uyum sağlayamayan insan tipinin habercisi olarak değerlendirilmektedir.
Kürk Mantolu Madonna by ClassicsTR
ClassicsTR
  • WpView
    Reads 171,317
  • WpVote
    Votes 4,533
  • WpPart
    Parts 14
Hep başkalarının istediği gibi yaşayan Raif Efendi, memnuniyetsiz hayatının tek bir anıyla değiştiğine şahit olacaktır: Maria Puder isminde bir kadına âşık olduğunda... Babasının isteğiyle Berlin'e giden ve oradaki bir sanat galerisinde hayran kaldığı bir tabloyla karşılaşan Raif Efendi, tabloda resmedilen kadın portresinin Andrea Del Sarto tarafından resmedilmiş "Madonna delle Arpie" adlı tablodaki Meryem Ana (Madonna) tasvirine benzediğini düşünür. Raif Efendi, daha sonra takıntı derecesinde hayran olduğu tablodaki yüzün sahibiyle karşılaşacaktır. Madonna ismi, Orta-Çağ İtalyancasında "ma donna" öbeğinden gelmektedir. "Ma donna", kısaca "leydim" anlamına gelir ve Hz. Meryem'in sıfatlarından biridir. Roman, 73 yıl sonra 2016 yılında İngilizceye çevrilerek "Modern Klasikler" serisi adı altında "Madonna In A Fur Coat" ismiyle Penguin yayınları tarafından yayımlanmıştır. Kitabın İngilizceye çevirisini "Maureen Freely" ve "Alexander Dave" gerçekleştirmiştir.
Küçük Prens by ClassicsTR
ClassicsTR
  • WpView
    Reads 191,710
  • WpVote
    Votes 14,016
  • WpPart
    Parts 28
"Hoşça git." dedi tilki. "Vereceğim sır çok basit: İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez." Küçük Prens unutmamak için tekrarladı: "Gerçeğin mayası gözle görülmez."
1984 by ClassicsTR
ClassicsTR
  • WpView
    Reads 57,754
  • WpVote
    Votes 1,919
  • WpPart
    Parts 17
İngiliz yazar George Orwell'in 1949 yılında yayımlanan ve kısa sürede kült mertebesine erişmiş eseri 1984, 1949 yılında yayımlanmıştır. Distopya türünde bir roman olan 1984, "Büyük Birader", "Düşünce Polisi", "101 Numaralı Oda", "2+2=5" gibi çeşitli terminolojileri ve kavramları günümüz lugâtına dahil etmiştir. George Orwell kitapları arasında en çok bilinen eserdir. Romanın adı "Avrupa'daki Son Adam" ismiyle yayımlanmak istenmiştir fakat Orwell'ın yayıncısı başarılı bir pazarlama stratejisiyle kitabın adını Bin Dokuz Yüz Seksen Dört olarak değiştirmiştir. Roman, II. Dünya Savaşı'ndan sonra oluşan totaliter rejimlere ağır bir eleştiri niteliğindedir ve romandaki alegoriler ve semboller bu totaliter devletleri işaret etmektedir. Çevirmen: Celal Üster Yayınevi : Can Yayınları İlk Baskı Yılı : 2000 Sayfa Sayısı : 352