@BC-Valerie
3 cerita
Canlanma (3) oleh BC-Valerie
Canlanma (3)
BC-Valerie
  • Membaca 156,669
  • Suara 13,206
  • Bagian 42
Helen ondan intikam istememişti. Helen asla ölümüne sebep olan kişinin sonunu istememişti. Bu David'in isteğiydi. Travis ve Luthor'un ölümü David'in planıydı. Bu onun hayaliydi. Nasıl Helen son nefesinde çaresizliğe boğulduysa aynısını onlarında yaşamasını istemişti. Ve olmuştu. Ama bunu yaparken karısının tek isteğini unutmuştu. Yalnızca bir istek. Tek nefeste söylemişti. Mükemmel gülümsemesi solmadan hemen önce, sadece Gabriella'yı istemişti. David hıçkırıklar içinde boş şişeyi fırlattı. Cam karşıdaki ağaca çarpıp paramparça olmuştu. "Onu kurtardığımı sandım!" "Bittiğini sandım!" Bağırışlarının ardından kısık sesle, "Özür dilerim." dedi yine. "Özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim." "Senin için her şeyi yaparım." Ses tonu iyice düşmüştü. "Onun için de." "Ama bir insanı kendinden nasıl kurtarabilirim bilmiyorum Helen." "Bilmiyorum..."
Kontrol (2) oleh BC-Valerie
Kontrol (2)
BC-Valerie
  • Membaca 514,815
  • Suara 38,465
  • Bagian 47
Arkamı döndüğümde görmeyi umduğum son kişi orada duruyordu. Dağınık saçları, beni her gören kişide olan şaşkınlık ve bir çift siyah göz. Bütün beklediğim bu değil miydi? Koşup kollarına atılmam gerekiyordu. Tabii gerçek olsaydı. Brad bana doğru iki adım attı. Artık karşımda duruyordu. Adımı yineledi. Sabit siyah gözlerini benden bir an bile ayırmadan bakıyordu. Başımı iki yana salladım. Değildi. O değildi. Artık ona bakmak dayanılmaz bir hal alıyordu. Elini yanağıma koyarak parmağını yüzümde dolaştırdı. Dokunuşuyla gözlerimi kapattım. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülmeye başladı. Şefkat, özlem ve çaresizlik kalbime doldu ve boğucu bir çaresizlik hissettim. Ben ona bakınca, gözleri biraz irileşti, ama ifadesi ve duruşu değişmemişti. ''Gerçeksin.''
SIR (1) oleh BC-Valerie
SIR (1)
BC-Valerie
  • Membaca 709,287
  • Suara 46,456
  • Bagian 33
Oda çoktan dumanla kaplanmış görüşümü engelliyordu. Ciğerlerime hava çekmek için öksürüp hırlarken bir yandan da odadaki rafların arasında koşar adımlarla ilerleyip Brad'i arıyordum. Sonunda onu duvar boyunca uzanan dolabın dibine tünemiş bir şekilde buldum. Yanına eğilerek onu sarsmaya başladım ama kıpırdamıyordu bile. Canlı olduğunun tek belirtisi nefes alırken inip kalkan omuzlarıydı. "Brad!" Burada biraz daha kalırsam yanına da ben yığılacaktım. Kafamdaki bütün soruları bir kenara ittim, elimi çabuk tutmalıydım. Onu doğrultarak yüzüne vurmaya başladım. Uyanmalıydı. Tanımıyor olsam da onu burada bırakmazdım. Tüm vücudum yanıyor, durmaksızın öksürüyordum. Bilincimi kaybetmeden önce gördüğüm son şey Brad'in bağırarak burada ne aradığımı sormasıydı.