ÂŞIK-I MEHCUR
marselkalp
- Membaca 10,808
- Suara 1,115
- Bagian 20
"Şakağından öptüğümden beri çok dincim."
Gülümsedim büyükçe. "O günden sonra kurşun yedin, hatırlatırım."
"Buna rağmen çok dincim." dedi Yavuz.
"Pozitif enerji mi verdim?" diye sordum.
"Vallahi yaptın bir şeyler." diyen Yavuz bu kez izin almadan yaklaştı şakağıma. Önce ellerimi kavradı. Gülümsedi. Gülümsemesiyle öptü şakağımdan. Geri çekilmek istemedi...
"Yavuz?" dedim büyük bir endiş hâlinde. "Bir gören olacak."
"Olsun." dedi Yavuz azıcık geri çekilip.
"Olmasın." dedim net bir dille.
Dinlemedi Yavuz. Bir kez daha yaklaştı şakağıma. Bir öpücük daha bıraktı. Öpücüğü o kadar masumdu ki... Tıpkı yeni açmış bir çiçeğin yaprağına düşen ilk sabah çiyi gibiydi. Hafif, neredeyse hissedilmez. Ama aynı zamanda, o çiçeğin özünü barındırıyordu. İşte o masumiyetin ardında, bir volkanın derinlerindeki lav gibi, sabırla bekleyen bir arzu da vardı. Dudakları şakağıma değdiğinde yayılan sıcaklık, tenimi yakıp kavurmasa da, ruhumu derinden titretiyordu. Gözlerini kapattığını hissettim. Kirpiklerinin hafifçe şakağıma dokunuşu, fısıltıyla söylenen bir sır gibiydi. O an, zaman durdu. Etrafımızdaki tüm sesler kayboldu. Ne kuş sesi ne dışarıdaki hastaların sesi... Sadece onun nefesinin sıcaklığı ve dudaklarının tenime bıraktığı o tarifsiz his vardı. İçimde yeşeren karmaşık duygularla, ne yapacağımı bilemez bir halde kaldım. Kalbim, bu beklenmedik yakınlığın etkisiyle hızlanırken, zihnimde bin bir soru yankılanıyordu.
"Nazelif?" dedi Yavuz sol şakağıma öpücük bırakıp. "Çok güzelsin."
"Yavuz?" dedim kısık çıkan sesimle.
Sağ şakağımdan öptü Yavuz. "Çok özelsin."
.
.
Asker & Doktor