NilayPiskin adlı kullanıcının Okuma Listesi
7 stories
 AŞK ŞARABI|+18| by Geceyebirnot_
Geceyebirnot_
  • WpView
    Reads 1,032,387
  • WpVote
    Votes 39,457
  • WpPart
    Parts 56
Tolstoy'un da dediği gibi: " Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar : Ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir." (Tanıtım kısmı yeniden yazılmak üzere kaldırılmıştır) ... Başlangıç: 29.06.2021 (Alıntı ve çalıntı durumunda gereken yapılacaktır)
Polis Kapıyı Kırınca  by maviruyasi
maviruyasi
  • WpView
    Reads 750,462
  • WpVote
    Votes 41,984
  • WpPart
    Parts 30
Hızlı adımlarla kuaföre geri girerken arkadaşımın günün heyecanıyla olsa gerek almayı unuttuğu çiçeği aradım. Sonunda masanın üstünde bulurken elime alıp hızla dışarı çıktım. Ayağımdaki ayakkabılarla zorlansam da köşede duran gelin arabasına yaklaşmıştım. Binip çiçeği arkaya uzatırken güzeller güzeli arkadaşım "Teşekkür ederim Sadem" demiş ve evleneceği adamla konuşmaya devam etmişti. Önüme dönüp derin bir nefes verirken elbisemin açılan eteğimi düzelttim. Çalışan araba ile düğün yerine doğru yola koyulurken yanımdaki adama döndüm. Güneşte parlayan saçları ve hafif çıkmış sakalları ile güzel bir yüzü vardı. Direksiyondaki kolunda takılı saat göze çarparken yolu takip eden gözlerini göremiyordum. Kırmızı ışıkta durduğumuzda bana dönerken merak ettiğim gözlerini gördüm. Etraftaki tüm sesler kesildi. Durdum. Gördüğüm gözler yeşilin en güzel tonuydu. Beni içinde kaybolacak kadar çeken ıssız bir ormandı. Kapak tasarımı: @kitapkurdululu
Kalbi Kor by BiCeruVar
BiCeruVar
  • WpView
    Reads 444,469
  • WpVote
    Votes 23,109
  • WpPart
    Parts 81
Rakı yarım doldurulur kadehe, hiçbir zaman eksik veya fazla olmaz sudan. Derler ki, rakı masasında yokluğuna küfür edecek bir can vardır mutlaka, o yüzden boş kalan yanı sana dolu olan yanı yarana... Bir adamın kalbi buzdan kalıplarda değilde kor alevlerdeyse vardır sorun. Dudaklarıyla buluşan her damla alkol düşer yüreğine alev aldırır tekrar ve tekrar. Beyninin içindeki bitmek bilmeyen bir muharebede galip gelsem mi gelmesem mi mücadelesiyle boğuşur. Bir yanı korkak çocuk olur rakı masasındaki adamın, bir yanı mert delikanlı, başka bir yanı ise yarım kalmış sevdasızlığı. Nasıl ki bardağın dolu tarafıyla mı yoksa boş tarafıyla mı ilgilendiğinizi öğrenmek isterse psikologlar, rakı masasına oturmuş bir adamın bardağında bir damlalık dahi yer kalmamıştır. O kadeh ağzına kadar dolmuştur, dudak payını unutmuştur saki ve parmaklar arasına sıkışan o kadehten mutlaka bir kaç damla dökülür dışarı. Hal bu iken bir kez kor olduysa kalbiniz, bir daha tatmam demek için her zaman fazla erkendir. Çünkü insan kendi yanılgılarının sonu gelmez esiri olur ve kendine ait dört duvarı kabullenmek başkasının yaptığı yüzlerce metre kareyi kabullenmekten daha kolaydır her zaman. Başlangıç Tarihi: 01.01.2017
Karanlığın Şafağı |Şafak Serisi| by BiCeruVar
BiCeruVar
  • WpView
    Reads 332,192
  • WpVote
    Votes 16,844
  • WpPart
    Parts 56
(Şafak Serisinin 2. Kitabıdır.) Koyu kızıla boğulmuş bir hikayenin baş kahramanlarının kanından gelen gençler... Hayatları boyunca dostluk, aile, sevda, umut ve destek olmanın anlamını büyüklerinden öğrendiler. Bütün zirvelerin gücü olacak insanlar bir araya geldiğinde yenilmez zannedilen her şey yıkılmaya mahkum kalırdı. Ve gençlik her zaman toyluk anlamına gelmezken, her yaşanmışlık da daha güçlü yapmazdı insanı. Eğer ki gözü kara birisi olacaksa asla tek başına yaşayamazdı. Her düşman sanıldığı kadar düşman değilken, her aşk da sanıldığı kadar vefalı olamazdı. Zirvedeki bir devrin başlangıcı sert rüzgarlara karşı koyuşla başlarken, gökkuşağının her rengini kalbinde yaşayabilen insanlar olmasını dilemek en büyük güçtür. Peki ya hem gökkuşağı hem de gecenin şafağı olsaydı? Her gün mutlu eder miydi insanı? Veya her kadın fark edebilir miydi dibindeki sevdalı adamı? Bir adam ne denli katlanabilirdi bağıran yüreğini susturmaya? Her umut edilen koca bir boşluğa sürüklerse adamı ve her kahkaha yakarsa bir kadını... Sevda az kitlenin nasibi ise, Umut güçlü bir kitleye hitap eder. Her kararan günün doğan bir güneşi, Her günün çöken bir karanlığı vardır. Ve bir adam namludan çıkan kurşun kadar tehlikeli severken, Bir kadın kara şafak kadar sert gömebilir yüreğine sevdasını. Sevda hiç bir zaman basit bir zar atma oyunu değildir. Aksine sanıldığından daha ağır bir sahneye çıkmıştır insanoğlu. Asıl mesele o sahnenin perdesi; Siyah mı? Beyaz mı?
Şafak Sökerken |Şafak Serisi 1 - 2| by BiCeruVar
BiCeruVar
  • WpView
    Reads 2,213,072
  • WpVote
    Votes 97,049
  • WpPart
    Parts 108
(Şafak Serisinin 1. Kitabıdır.) Vuslat sesizliğinin içine ağırlığını katarak sunuyordu insanlara. O ağzını açtığında kimse konuşamazdı ve o sustuğunda kimse bir adım öne çıkamazdı. Yerini, gücünü, hakimiyetini ve hırsını kaybetmeyen nadir adamlardan biriydi. 13 yaşına kadar tanıdığı ailesi sırf sakin olsun diye ona bu ismi verseler de kıyametten önceki boğucu suskunluk olacağını tahmin edememişlerdi. O günün yeni yeni aydınlanmasını, karanlık bir ormandan izlemeyi seven adamdı. O Vuslat Kasırgaydı. O lakabını soyadından alan bir adam değildi, ortalığı yıkıp savurması ile güçlü bir fırtına olduğunu kabul etmişlerdi. Ve daha kötüsü, bu kez Vuslat Kasırga'nın hiç görmediği bir şafak sökecekdi, güne değil kalbine doğacaktı güneş... İnce uzun bir rakı kadehiydi yürekten sevmek, Narin, kırılgan ve ağır... Acı, mayhoş ve iç acıtan bir suydu aşk, Kavuran, sarhoş eden, akla düşüren... Beyaz bir yıldızdı kadın, Saf, asil ve güneş gibi sıcak... Siyah, saf bir geceydi adam, Asi, mert ve rakı gibi sert... Ve sevmek sesiz bir vuslatta başlayacaktı, yeni bir şafakta.
ÖTANAZİ OKULU(Kitap Oldu) by Maral_Atmc6
Maral_Atmc6
  • WpView
    Reads 7,815,960
  • WpVote
    Votes 192,845
  • WpPart
    Parts 18
Dilsiz bir kızın kalbi tüm kötülükleri kendisine çekiyordu. Hiçbir kalp bu kadar değerli olmamıştır. Yeşil, Ötanazi Okulu'na sürgün edildiğinde o yıllarda henüz bir çocuktu. Öz babasının onu nasıl bir yere mahkûm ettiğini bile bilmiyordu. Ötanazi Okulu, Amerika Birleşik Devletleri'ne bağlı olan Alaska'da açılmış karanlık bir okuldu. Bildiğiniz tüm o okulları unutun çünkü Ötanazi Okulunda öğretmenler ders vermiyordu. Her biri kendi dalında uzman bilimcilerdi ve oradaki amaçları bir okul dolusu öğrencinin üzerinde deneyler yapmaktı. Öğrenciler ise sıradan öğrenciler değildi çünkü her biri idam cezası almış mahkûmlardı. Okul onları satın alarak kendi deneylerinde kullanan karanlık bir girdaptan farklı değildi. Bir kez içine girince çıkmak mümkün değildi. Yeşil tüm o tehlikeli mahkûmların içinde göğsünde değerli bir kalple yaşamak zorundaydı. Herkes onun kalbini isterken kurtların içine atılmış bir kuzudan farklı değildi. Kalbini isteyenlerden biri de öz babasıydı. Babasının onun kalbi için okula tehlikeli bir suikastçı göndermesiyle, belki de tüm ezberler bozulmaya başlamıştı. Avcı'da her zaman bu kadar acımasız değildi. Özellikle ateşten kızıl saçları olan ve bir katile gülümseyen hasta bir kadını tanıyana kadar. Şimdi karar verme sırası ondaydı. Avını öldürmeli mi, yoksa korumalı mı? Sayfalar üzerinde konuştuğu bu dilsiz kadınla tam olarak ne yapmalıydı? "Kadın kandan korkuyordu, adam ise kan kokuyordu. Şimdi sen söyle; böyle bir durumda kadın özleyebilir mi ölüm kokan bir adamı?" dedim. "Kadın aptaldı adam ise kadına kör. Şimdi sen cevap ver; her şeye, herkese ve özellikle küçük bir kadına kör olan bir adam bekleyebilir mi kadın tarafından özlenmeyi?" diyerek bana cevap verdi.
MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oldu) by Maral_Atmc6
Maral_Atmc6
  • WpView
    Reads 9,175,921
  • WpVote
    Votes 722,312
  • WpPart
    Parts 72
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler daima onun boynunu süslemiştir. Lüks içinde yaşarken hayatta istediği her şeye kolayca sahip olmuştu. Üzerine titreyen iki abisi, onu hep güldüren kız kardeşi, iyi bir yengesi ve onu sürekli çıldırtan bir hizmetçisi varken hayat ona karşı fazlasıyla cömertti. Tüm bunları ne bozabilirdi ki? Bir gece korkunç bir ritüele kurban edildiğinde gözlerini bambaşka bir dünyada açar. Orta Çağın hiyerarşisinin içinde kalmışken eve dönmek hiç kolay değildi. Kendi dünyasında bir öğretmenken Ölümsüzlerin akademisinde bir hizmetçi olunca, sınıf farkının acımasız gerçekleriyle yüzleşir. Burası onun dünyası değildi, burası barbarların hüküm sürdüğü Araftı ve o, hayatta kalmak istiyorsa lüks alışkanlıklarından ödün vermeyi öğrenmeliydi. *** "Medeniyet yoksunu, vahşi barbar!" diye ona sesimi yükselttiğimde çatılan kaşları umurumda bile değildi. Tüm gün kuyudan su çeken o değildi. "Şu sivri dilin bir gün başına bela olacak." Sert bakışlarla beni uyardıktan sonra merdiveni işaret etti. "Kahyadan fırça yemek istemiyorsan işinin başına dön." "O kadın bir cadı." Ondan bahsederken bile tiksintiyle yüzümü buruşturdum. "Bence benden nefret ediyor." "Hayret." Kaşları alayla yukarı kalktı. "Oysaki çok sevilesi bir kadınsın." İğneleyici sesiyle ters ters ona baktım. "Sizde öyle Savcı Bey," dedim oyunbaz bir ifadeyle. "Sizi görenlerin yüzünde güller açıyor." "Bunu inanarak söylemiyorsun." "Tabii ki inanarak söylemiyorum." Gülerek bana ikinci kez merdiveni işaret etti. "İşinin başına dön aksi taktirde yarın seni sınıfıma almam. Bir hizmetçiye ders verdiğim için yeterince sorun yaşıyorum." Bu vahşiler kendi dünyamda ne kadar zengin ve asil olduğumu anlamak istemiyordu.