Tolga ve Tarkan yirmi yaşlarındayken bir tablonun önünde tanıştılar. O günden sonra arkadaş olup beraber şirket kurdular. Tarkan'ın her zamanki gibi ofise geldiği bir gün Tolga yoktu, sonuç olarak o gün Tolga ofise gelmedi. Uğursuz rüzgar Tarkan'ın yanağına dokundu. Tolga Fransız şair Baudelaire'nin rüyaya ait bir cümlesini içselleştirerek çocukluğundan beri görmeye devam ettiği bir rüyayı merak ediyor. O rüyanın anlamını çözmek için Tolga uzak bir yere gitti. Tolga'nın canından istediği şey ne? Tolga seyahatinin sonunda ne görecek?

Başkahramanımız modern dünyada sıradan bir yaşam süren bir kişidir. Bir gün uyuduğunda, gizemli bir olay sonucu kendisini tamamen farklı bir evrende bulur. Bu yeni evrende, gerçek bir ölümün olmadığı, her şeyin oyun gibi göründüğü bir yerdir. Başkahramanımız bu yeni dünyanın heyecanını ve özgürlüğünü hisseder. Burada sınırların olmadığı, güçlü olmanın ve istedikleri her şeyi yapmanın mümkün olduğu bir gerçeklik vardır. Ancak, geçen zaman içinde başkahramanımız fark ettiği bir gerçeklik daha vardır : Öldüklerinde, gerçek dünyadaki bedenlerinde de aynı acıyı hissederler...

Bu hikaye üniversitenin iki öğrencisi orta karakter. Bir öğrenci derste öğrendiği bir ressamı merak etmeye başladı. Kütüphanede ahu gibi bir kadınla tanıştı. Ondan sonra onların izinden çok şey belli olur. (10 bölüm var)

Selin, profesyonel bir balerin ve insan değil. Hasan, piyanist olarak çalışıyor ve o da insan değil. Delik deşik kanatları var. Selin ve Hasan insan olmak için bir yol arıyorlar. Ali, bir boksör. Boks maçı içinde özel bir an var. Koçla birlikte onu kontrol etmeyi düşünüyorlar. (Her hafta sonu bir bölüm paylaşmayı düşünüyorum.)

Bu hikaye ilginç ve romantik olabilir. Bir adam, bir kadın, bir şeytan ve siyah kedi, onların tuhaf hikayesi. (5 bölüm var)