nehirradnmv
2 kuwento
SERÇEYİ ÖLDÜRMEK ni bosverdilan
SERÇEYİ ÖLDÜRMEK
bosverdilan
  • MGA BUMASA 8,236,144
  • Mga Boto 507,190
  • Mga Parte 83
Efsun Zorlu; atandığı Urfa'da mecburi hizmetini yapan tıp fakültesinden yeni mezun, çiçeği burnunda bir hekimdir. Daha mesleğinin ilk günlerinde, henüz on sekizine yeni girmiş bir hastanın intihar vakasıyla karşı karşıya kalır. Hastasının vücuduna bırakılan izler onu adım adım kendi geçmişine götürürken, geleceğini aniden tanımadığı insanların dudakları arasında bulur. Asla geçmemiş geçmiş, verilmiş sözler, kurtarılan hayatlar, doğrultulan namlular, yalanlar, fermanlar ve aşk. Devrim gibi bir kadın, Urfa'nın göbeğinde destan gibi bir sevdanın koynunda bulur kendini. Koca düzene baş kaldırıp o düzenin minnet ettiğine yenilmekse ne aklının ne de kalbinin kabulüdür. *** "Ağlarsam ölürüm." derken sesim düz, çoktan kabullendiğim bu gerçeği ilk defa dile getirişime rağmen sakindi. Çoktan. Saatlere dökülürdü ama bana şehirler aştıracak kadar çok gelen o vakit. Vücudumun ağrısı ruhumun sancısının çok altındaydı. Onun gözleri bende olsa da ben boşluğa odaklanmıştım. Üzerimde olan bakışlarının ağırlaştığını hissettim. Fetih bana çok ağır bakıyordu. Sırtıma yüklenen çuvallar biraz daha bel bükmeme sebep oldu. "Neden," dediğinde ne dediğimi çok iyi anlamış da yersiz bir sorgulayışa bürünmüş gibiydi. "serçe misin sen?" Kaşlarım hafifçe havalandı, başımın ağrısı belirginleşti. Uzun süreden sonra ona bakan ben oldum. Söylediği şeyin altındaki anlamı yakalamaya çalışıyordum ama buna çok uzaktım. Bunu anladı ve dudakları kıvrılacak sandım. Halbuki gülümsemeye çok uzaktık. "Serçeler," yüzünü hafifçe yüzüme yaklaştırdı. "Ağlayınca ölürlermiş. Bu yüzden mi bunca zamandır gözlerinin kuruluğu?" Bu konuşmadan sonra onun serçesi olacağımı, hatta olduğumu bilemezdim. Tıpkı bu topraklarda serçeyi öldürmenin kadını ağlatmak olduğunu bilmediğim gibi.
EFTELYA (+18) ni nehirradnmv
EFTELYA (+18)
nehirradnmv
  • MGA BUMASA 68
  • Mga Boto 8
  • Mga Parte 2
Ruhumdaki sessizlik, bedenimin dışarıya vurduğu çığlıktı. Zaman bana her şeyi öğretebilirdi. Güneş doğuyor, yirmi dört saat başlıyor. Sabah oluyor, gene yok. Öğlen oluyor, yok. Akşam oluyor, yok. Güneş batıyor, yirmi dört saat bitiyor. Zaman geçiyor ama o hiç gelmiyor. Göğsümde, bir acı, bir feryat, bir ölüm... sıkışıyor nefes alamıyor. Cehennemin ateşiyle yanan bu karanlık yolda, aşkın kendine kıydığından bihaber değildi. Karanlıkta attığı o sessiz çığlığı, Eftenini arayan o adamdan başkası duymadı. Onların sessiz çığlığı, Aşkı körükledi. Aşkı yandı. Aşkı kül oldu. ...