Kaner Kandemir, lise hayatında oldukça mutsuzdur. Hayatındaki boşluk ve güvensizlik duygusu, kendi kimliğini keşfetme sürecini zorlaştırmaktadır. Ailesi ve arkadaşlarıyla olan ilişkileri yüzeyseldir ve derin bir duygusal bağ kurmakta zorlanır. Gay olduğunu bilmesine rağmen, bu durumu kendisine bile tam anlamıyla kabul ettirememiştir. Her gün okulda yalnız dolaşır, güvensizliğin pençesinde yaşar. Ta ki o ana kadar!

Ne ahlaksız, sapık, iğrenç... ne de ahlaklı ve erdemli olmak gibi bir istekleri olmayan üç genç, kendilerine biçilen sınırları aşmanın arzusu ile ilk günahı işleyen Kabil gibi bir cana kıyacaklarını bilmiyorlardı. "Kırmızılar," dedi, "sıcacık ateş gibi, kanıyla dans ediyorum. Şehveti hissediyor musun? Günahımızdan doğan aşk üçgenini... Damarlarımızdan akan gücü, özgürlüğün heyecanını..." "Hangimizden bahsediyorsun?" diye sordu. "Senden mi, benden mi?" Duraksadı. "Bizden mi? Yoksa mezarlığın üzerindeki karanfillerden mi?" "Gözyaşları," dedim. "Onlar şeffaf, onlara anlam yükleyemezsiniz. Sevinçten mi, kederden mi, korkudan mı, hazdan mı? Bilemezsiniz."

Didem liseden mezun olurken hayali Bodrum'da arkadaşlarıyla birlikte son bir kez güzel bir yaz tatili geçirmek ve ardından üniversiteye başlamaktır. Fakat annesi ve babası onu hiç ummadığı bir planla büyükannesinin yanına gönderir. Hayalleri yıkılan Didem'in yakında hayatı büsbütün değişecektir...

Uzak gelecekte tamamen değişmiş bir dünyada insanlar artık cam fanuslarda işgücü olarak üretilmektedir. Onlar gelişmiş ve bilinen insanlardan çok daha güçlülerdir ama asla insani bir duyguya kapılmamaları gerekiyor. Çünkü böyle tasarlandılar. Aksi düşünülemez. Fakat yanıldıkları bir şey var; Vell AR49! O düşünüyor, hissediyor hatta sevebiliyor. Üstelik uyanmaya da başladı...

Bu hikâye, Meryem'in hikâyesi; Anadolu'nun, ailesinin, aşkının ve zamanının hikâyesi... Genç yaşta yaşadığı zorlukların, şahit olduğu gerçeklerin ve küçük bir beldede başlayıp birbirine bağlanan insanların hikâyesi...

Kusursuzluğu unutun, her şeyde bir çatlak vardır, ışık içeri böyle girer. der Cohen. Serap ona bakan her göz tarafından kusursuz görünürdü. Başarılı bir bilim kadınıydı. Güzeldi. Üstelik Kuzey Kutbu'nun soğuk, kurak ve zorlu şartlarında filizlenen bir aşk hikayesiyle umduğundan çok daha fazlasına sahip olmuştu. Böyle olduğunu düşünüyordu. Fakat hikayesinde çatlaklar vardı ve gerçekler bu çatlaklardan sızacaktı...