Yarım kalanlar
2 stories
ÖTANAZİ OKULU(Kitap Oldu) by Maral_Atmc6
Maral_Atmc6
  • WpView
    Reads 7,795,765
  • WpVote
    Votes 192,291
  • WpPart
    Parts 18
Dilsiz bir kızın kalbi tüm kötülükleri kendisine çekiyordu. Hiçbir kalp bu kadar değerli olmamıştır. Yeşil, Ötanazi Okulu'na sürgün edildiğinde o yıllarda henüz bir çocuktu. Öz babasının onu nasıl bir yere mahkûm ettiğini bile bilmiyordu. Ötanazi Okulu, Amerika Birleşik Devletleri'ne bağlı olan Alaska'da açılmış karanlık bir okuldu. Bildiğiniz tüm o okulları unutun çünkü Ötanazi Okulunda öğretmenler ders vermiyordu. Her biri kendi dalında uzman bilimcilerdi ve oradaki amaçları bir okul dolusu öğrencinin üzerinde deneyler yapmaktı. Öğrenciler ise sıradan öğrenciler değildi çünkü her biri idam cezası almış mahkûmlardı. Okul onları satın alarak kendi deneylerinde kullanan karanlık bir girdaptan farklı değildi. Bir kez içine girince çıkmak mümkün değildi. Yeşil tüm o tehlikeli mahkûmların içinde göğsünde değerli bir kalple yaşamak zorundaydı. Herkes onun kalbini isterken kurtların içine atılmış bir kuzudan farklı değildi. Kalbini isteyenlerden biri de öz babasıydı. Babasının onun kalbi için okula tehlikeli bir suikastçı göndermesiyle, belki de tüm ezberler bozulmaya başlamıştı. Avcı'da her zaman bu kadar acımasız değildi. Özellikle ateşten kızıl saçları olan ve bir katile gülümseyen hasta bir kadını tanıyana kadar. Şimdi karar verme sırası ondaydı. Avını öldürmeli mi, yoksa korumalı mı? Sayfalar üzerinde konuştuğu bu dilsiz kadınla tam olarak ne yapmalıydı? "Kadın kandan korkuyordu, adam ise kan kokuyordu. Şimdi sen söyle; böyle bir durumda kadın özleyebilir mi ölüm kokan bir adamı?" dedim. "Kadın aptaldı adam ise kadına kör. Şimdi sen cevap ver; her şeye, herkese ve özellikle küçük bir kadına kör olan bir adam bekleyebilir mi kadın tarafından özlenmeyi?" diyerek bana cevap verdi.
Adı Menekşe by DenizKuzguun
DenizKuzguun
  • WpView
    Reads 179,322
  • WpVote
    Votes 10,610
  • WpPart
    Parts 38
Gözlerim onunla kavuştuğu anda tek bir cümle dökülmüştü ellerimin arasındaki idam tahtasından. "Bana bunu yapmaya hakkın yoktu." Dudakları hafifçe aralandığında gözlerine bir ifade çöktü. Fakat ben o ifadenin tercümanını yapmak istemiyordum. İstediğim şey idam tahtasına bağlanan ipi kesmekti. "Ben dilsizim. Orada ölebilirdin. Nalan olmasaydı derdimi kimseye anlatamazdım anlıyor musun? Alerji olduğunu, kaç saat bu halde olduğunu anlatamazdım. Kimse beni anlamıyor. Ağzımdan dökülen tek şey iğrenç iniltilerken beni çaresizce bırakmaya hakkın yoktu. Ağzımdan çıkan o iğrenç seslerden nefret ediyorum! Senin yaptığın şey dilsiz oluşumu en sert şekilde yüzüme vurmaktı. Ve ben yıllarca bu duygudan itinayla kaçarken sen beni tepetaklak içine savurdun! Benim düşmeme neden oldun!" Ellerim hızlıca döktü içimde biriken tüm gerçeklikleri. Ruhumun bedenime verdiği ızdırap gün yüzüne çıktı acımasızca. Gün yüzüne acımasızca çıkan ızdırap tüm duygularıyla sertçe Barbaros'un yüzüne çarptı. Bu detayı yeni fark ediyor gibi bakıyordu bana. Sanki benim dilsiz oluşumun yeni farkına varmış gibiydi. Evrendeki tüm toprakları içine hapsettiğini düşündüğüm gözlerine cansızlık hâkim olurken ben yeniden, hayatımın her aşamasında olduğu gibi, duygularımda bir ikilem yaşadım. Dilsiz olduğumu yeni fark etmiş gibi ifadesi benim için ne anlam ifade etmeliydi? Beni sıradan bir insan olarak mı görüyordu veyahut dilsiz oluşumu sadece bir süreliğine unutmuş ve gün yüzüne çıkan gerçeklik onu hayal kırıklığına mı uğratmıştı? Cevabı neydi? Peki ya benim istediğim neydi?