MonryYujin
Ankara'nın gri gölgeleri arasında bir emir verildi: Sınır Ötesi Harekât Üssü'ndeki operasyonel tıkanıklık son bulmalıydı. Bu kararın tek bir hedefi vardı: Üs Komutanı Binbaşı Maraz Toprak Çelik'in kusursuz düzenini sarsmak.
Maraz, her şeyi cetvelle ölçen, prosedürlere taviz vermeyen, namıdiğer "Kurallı Maraz" idi. Onun için öncelik vatan, ardından gelen her şey, ilişkiler dahil sadece bir görev aksaklığıydı.
Ancak Karargâh, ona dengeyi getirecek "balyozu" yolladı: Yüzbaşı Alp Demir Özçelik.
Alp, etik sınırları zorlayan, kuralsız zekasıyla başarıyı garanti eden, ününü gururla taşıyan "Kuralsız Demir" di. Onun görevi, Maraz'ın katı sistemini parçalamak ya da bu uğurda kendi kuralsızlığını kaybetmekti.
Şimdi bu iki zıt kutup, bir taburun kaderinin bağlı olduğu sınır hattında karşı karşıya. Ankara, bu çatışmanın üssü ya kurtaracağını ya da tamamen yok edeceğini biliyordu.
Bu bir görev değil, bir sınavdı. Ya Kurallı Maraz, Kuralsız Demir'i dize getirecek; ya da Alp'in o gururlu, emir bilmez tavrı, Maraz'ın çelikten zırhını eriterek içinde gizlediği her şeyi açığa çıkaracaktı.
Siyahla beyazın ilk kez karıştığı bu savaşta, görev mi kazanacak, yoksa kalbin kuralsız atışı mı?