Her acı günü, her çektiği işkence, her çaresizliği bedenine, tenine ve bakışlarına işlenmiş fırtına gözlü bir adam.Sizi yakıp yıkan, her hücrenizi geri döndürülemez parçalara ayıran dipsiz karanlığına rağmen nefesinizi kesecek, kalbinizi acıtacak kadar güzel biri.Yıllarca boş bir kabuk gibi yaşayan, intikamını, masumiyetini ve en önemlisi asla sahip olamadığı ruhunu arayan bir serseri. Ayaz Haznedar. "Şarkılara neden parça deniyor biliyor musun Safir? En ihtiyaç duyduğun anda eksik bir yanını tamamlayıveriyor bir tanesi çünkü. Sen yıldızların benim için yazdığı bir parçasın Safir, dünyamın karanlığına dayanamayıp beni terk eden ruhumun yerini doldurmak için bestelenmiş, dünyanın en güzel şarkısı." Ve bu ruhsuz serserinin kalbine dokunmayı başarabilen, Safir gözlü, kırık dökük bir melek. "Ve şimdi çal benim için Safir. Var olabilecek tüm sesler sussa bile sen, benim için çal...""

Bir dosta karşı yapılan fedakarlık, güneşli bir günün ortasına düşen bulutlara katlanmaktı. Aydınlığın enerjisini yok edip tüm pejmürdeliğin ve yıkımın bir arada olduğu duyguları bu koyuluğa gark eden bir renkti Gri. Eris Arıkan, siyahın ve beyazın netliğini içinde taşırken bu karışımdan oluşan Grinin karmaşasını da tüm benliğinde bulunduracaktı.O şimdi hizmetkarını içindeki gri bulutların altına hapsetmiş kötülüğün yağmurunda ıslatırken, istediği zaman ona beyazın aydınlığını bahşedecekti. Ve günün sonunda karanlık ikisinide ele geçirecekti. Eris Arıkan'ın aydınlığı ve karanlığı arasındaki o ince çizgi onları derin bir duygunun uçurumundan aşağıya sürükleyecek. ERİS ARIKAN O ne siyah ne de beyaz... O gri... Kapak Yapım : Fire Photoshop * Bölümler düzenlenmemiştir.*

Altı ay önce çok sevdiği babası ve beraberinde ailesi ortadan kaybolan Avşar sudan çıkmış balığa dönmüş bir halde yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır. Gün geçtikçe eski halinden eser kalmadığını gören Avşar üniversite eğitimine ara verip ailesini aramaya başlar. Attığı her adımda karşısına babasının kirli sırları çıkarken onu arayan tek kişinin kendisi olmadığını fark eder. Babasının eski düşmanının oğlu ve şehirdeki suç çetesi de aranan adamın peşindedir ve niyetleri kendisininki kadar iyi değildir.

Dünyada minimuma inen insan sayısı beş vampir krallığını büyük bir kriz ve kuraklığa sürüklemiştir. Artık krallar daha vahşi ve kontrol edilemez durumdadırlar. Kral José ise diğerlerinin bilmediği gizli bir silaha sahiptir. Ormanda yaşayan güzeller güzeli bir şifa perisi. Her ne kadar efsane olsa da onu bulacak, yanına alacak ve kanını tüketebildiği kadar tüketecektir. Böylelikle diğer vampir krallıklarını da hakimiyeti altına alacaktır. Aradığı fırsat kucağına düşer ama o bunun farkında olmaz çünkü hafızasını kaybetmiştir. Peki ya perimiz aslında en büyük düşmanının hayatını kurtarırsa? Üstelik bir de aşık olursa? Aera'nın tertemiz kalbi José'nin kanlı planlarına dahil olunca da temiz kalabilecek mi? Yoksa José'nin onu kirletmesine büyük bir tutkuyla izin mi verecek? Aera, milyonlarca vampirin sahip olmak istediği nadide bir elmastan farksız. Söylenebilecek tek şey, İlk kapan kazanır!

Sadece elli yaşında gencecik bir vampir-peri olan Jace, kadınlara olan düşkünlüğü ve muhteşemliğiyle tanınmaktadır. Sonsuza kadar Güney Cali Prensi olacağını bilmekte olan Jace, artık prenslikle yetinmiyordur. Babası José'nin de yardımıyla, amcalarından birinin ülkesini fethetme kararı alır. Bunun için Doğu Cali'yi seçen Jace, savaşta başarılı olmuş ve amcasını öldürerek tahta oturmuştur. Ancak askeri yönden güçsüzdür ve halk tarafından sevilmiyordur. Öte yandan Doğu Cali'deki soylu bir aileden gelen Hana, yeni krala ilk gördüğü an vurulmuştur. Jace'in dillere destan görünüşüne tezat, Hana'nın çirkinliğiyle bilinmesi genç kadın için oldukça zor bir durumdur. Ufak tefek esmer bedeni ve minicik çekik gözleriyle diğer kadınlardan belirgin şekilde daha farklıdır. Bu yüzden yirmi yıllık hayatında hiçbir erkek tarafından ilgi görmemiş, hep acınası bakışlara maruz kalmıştır. Kader, birbirinden tamamen farklı bu iki kişiyi bir araya getirir. Ancak bu birliktelik imkansızdan fazlası değildir. Hana'yı oldukça zor bir aşk hayatı, Jace'i ise pusuya yatmış tehlikeler bekliyordur.

Mavi gözlerini bana kilitlemişti bir an üşüdüğümü hissettim. Bu bakışlarda bir şeyler gizliydi acı, aşk, gizem ve özlem. Gözlerine o kadar çok dalmıştım ki ne kadar yakışıklı olduğunu farketmemiştim. Siyah dağınık saçları ve bembeyaz cildi çok güzel bir tezat içindeydi. Bu tanıdık sima bana bir şeyler anlatmak istiyormuş gibi görünüyordu. Daldığım hayallerden beni uyandırarak "Seni buldum. " dedi. "Hıı ne?"

Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır derler. O gün üzerine döktüğüm o kahvenin de var mıdır 40 yıl hatırı? O gün,orada ilk defa gördüğüm o gözleri bir daha unutmayacağıma yemin edebilirdim... Mete ve Deniz... Birbirine zıt iki karakter,iki farklı dünya.Mete dikkat çeken,etrafı kalabalık,yakışıklı ve zengin bir çocuk.Deniz onun aksine yalnız,asosyal,sıradan bir kız. Bir tesadüfle başlayan bu ilişki,bunca zıtlığın arasında aşka dönüşebilir mi?...