Okumadıklarım
93 stories
ÇİZGİ İHLALİ (VOLEYBOLCU) by afroditmavisi
afroditmavisi
  • WpView
    Reads 6,359,550
  • WpVote
    Votes 437,347
  • WpPart
    Parts 54
Alara Yılmaz babasının antrenörlüğünü yaptığı milli erkek voleybol takımının kaptanına aşık olur... '300423
Turuncu Balonlar & Sonsuz Yalanlar  by cakltasi
cakltasi
  • WpView
    Reads 288,831
  • WpVote
    Votes 21,127
  • WpPart
    Parts 64
Bir kere daha başımı geri yatıracak büyüklükte bir kahkaha attım ve omuzlarımdan sıyrılan montu tutmak için bir hamle yaptım. Bir şemsiyenin altında, artık o kadar da yabancı olmayan bir yabancının kapkara gözlerine bakarken derin bir nefes aldım. "Peki Aladağların Turan'ı. O zaman, benim hakkımda bilmen gereken ikinci şeyi açıklıyorum." Turan çenesini havalandırıp gözlerini kıstı. "Gönder gelsin." Şemsiyeyi başımızın üzerinden çekip kapattım ve ikimizi de tatlı ama epey güçlü yağan bir yağmura hapsettim. "Bana gölge eden, hiçbir şeyden hoşlanmam." Uyarım açıktı. Oldukça da net. Mevzunun şemsiye olmadığını anlayacak bir adama bu cümleyi kurduğumu biliyordum. Üzerinde yalnızca gömlekle dururken ve o gömlek saniyeler içinde ıslanırken göz temasımızı kesmemek için olası manzaramı elimin tersiyle ittim. Turan yavaşça gülümsedi ve bir kez başını eğdi. Caddede, nereden geldiğini bilmediğim, piyanoya eşlik eden bir erkek sesi vardı. Üzerimizden en sevdiğim bahar yağmurları akıp giderken, Turan elimi bırakmadan yürümeye devam etti. Biliyordum. Bu anı, bu yağmuru, bu şarkıyı hiçbir zaman unutmayacaktım. Sen yanımdayken O tozlu yollar aşka gider Ah sen, Sonunuzu yazsan inan dayanamam ölürüm ben.
Yasak Fındık by sinembyksa
sinembyksa
  • WpView
    Reads 860,296
  • WpVote
    Votes 41,186
  • WpPart
    Parts 78
Bedenine öpücükler konduran adam, inip kalkan göğüslerine geldiğinde aralarındaki sınırı, sutyenini indirerek yok etmişti. Göğüslerine bakmadan önce sırtına götürdüğü parmaklarıyla açılması gereken kopçayı da açmıştı. Yavaşça üstündeki parça kayıp adamın parmaklarına teslim olurken, başının üzerinden etrafa fırlatılmıştı. Adam ancak o an karşısındaki manzaraya bakmıştı. "Neden yasak olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum fındık," derken gözlerindeki arzuyu gizlemeden büyük bir şevkle kadına bakmaya devam ederken ona doymaya çalışıyordu. Net ve keskin bakışlardan utanan kadın, yine de ona söylemek istediklerini arsızca dillendirmekten geri durmadı. "Ama bu gece değilim!" *Hikayede +18 içerikler mevcuttur.
Aşktan Yalanlar by cokguluyombenya
cokguluyombenya
  • WpView
    Reads 3,627,266
  • WpVote
    Votes 146,763
  • WpPart
    Parts 35
Didem Akgül, bir şirkette müdür yardımcısıydı. Paris'e iş için giden Didem hayatının aşkıyla, Şahin Giray Eroğluyla tam da orada tanışmıştı. Ünlü Eyfel Kulesinin zirvesinde. Her şey harika gidiyorken Şahin Giray'ın aniden ortadan kaybolmasıyla hayatı alt üst olan Didem, İstanbul'a döndüğünde şok edici bir gerçekle yüzleşecektir. (Tamamlandı) ©Tüm Hakları Saklıdır
CANHIRAŞ •DİLDAR•(AŞİRET +18) DÜZENLENİYOR.... by Sevval_Alpar01
Sevval_Alpar01
  • WpView
    Reads 658,267
  • WpVote
    Votes 28,465
  • WpPart
    Parts 43
"O silahı elinden indir!" Dediğimde yan duran vücudunu bana doğru çevirdi ama o silah abimin alnına daha çok yaslandı. "Yoksa?" Diye soruşu meydanda ki bütün insanları endişelendirmeye yeterdi. Çenemi herkesin inadına dikleştirip "Yoksa sana yemin olsun ! Bu meydanı kanınla yıkarım!" Diye bağırdım. "Efsun!" Diyen abime bakmadım, yüzü kan içindeyken ona bakıp gardımı düşürebilirdim. "Demek kanım ile yıkarsın ha !" Dediğinde fısıltısı bile meydanı inletti. "Azad ağa, yaparım bilirsin! Bu seni ilk vuruşum olmaz!" Deyişim onun kaşlarını çatarakken kalabalıktan bir kaç kişinin kaçmasına sebep oldu. Koskoca Mardin! En iyi o bilirdi yıllar önce nasıl AZAD KARAASLAN'ı gözümü bile kırpmadan vurduğumu. O gün Mardin yasa bürünürken Diyarbakır'da zılgıtlar eşliğinde bir çok kapıda düğün yapıldı. Ben EFSUN ŞANLI... Yıllar önce babamın kanını akıtan adamın kanını bu meydanda dökmüştüm. Zerre korkmadan, zerre aşkımı aklıma getirmeden. Bunu tekrar yapacağımı onun gibi Mardin de biliyordu. "O halde durma, yine elin titremesin!" Dediğinde onunla beraber tetiği indirdim. Arkamda koskoca Diyarbakır'ın en büyük aşireti olan Şanlı Aşireti vardı. Benim Aşiretim! Onun da arkasında Mardin'in en büyük aşireti olan KARAASLAN aşireti vardı. Liderliğini onun yaptığı Aşiret. "Abi'mi bırak azad ağa!" Dedim durması için. "Babam gibi onun da kanını akıtmana izin vermem! Babamın kanı için sadece senin kanını döktüm ama Vallahi, Billahi ve Tillahi abim için ailende ki herkesin kanını dökerim!" Diye devam ettim. Uğultular arttı da arttı.
EMANET by aysegulkalayzengin
aysegulkalayzengin
  • WpView
    Reads 2,410,220
  • WpVote
    Votes 91,972
  • WpPart
    Parts 51
Bebeği lösemi olan Arslan ile kardeşinin beyninde tümör olan Ayşegül, çaresizlik dolu bir dönemde kaderin ağlarını örmesiyle karşılaşır. Onların çaresizlikten başlayan zoraki evlilikleri, acaba güçlü bir aşka yuva olabilecek miydi? "Sakin misin?" diye sorduğunda, iyice yaklaştı. "Sakinim." Onun sözlerinden cesaret alarak, dudaklarıyla dudaklarına dokundu ama ansızın yüzüne yediği tokatla, şaşkına döndü. Ayşegül'ün tedirgin bakan ela gözleri, kırpışan kirpiklerinin altında fazlasıyla masum duruyordu. "Özür dilerim." "Önemli değil... Şimdi ben seni tekrar öpeceğim ve sen bana tokat atmayacaksın." "Sen öpeceksin, ben tokat atmayacağım." "Aynen öyle..." "Tamam." "Öpüyorum." "Öp..." "Tokat yok?" "Tokat yok." Arslan, dudaklarını hafifçe onun dudaklarına değdirdiğinde, Ayşegül istemsizce geri çekildi. Onun gerilemesiyle, Arslan ona doğru yaklaştı. "Kaçarsan olmaz." "Kaçmamam lazım, evet!" "Ayşegül, sakin kal..." "Sakinim. Gayet sakinim!" Karısının titreyen ellerini tuttu ve dudaklarına götürüp öptü. Onu yatıştıracak başka bir çare bulamamıştı. Onun derin bir şekilde nefes almasıyla, rahatlamaya çalıştığını gördü ve tekrar denedi. Dudaklarını onun dudaklarına yakınlaştırdı ve ansızın Ayşegül'ün onu öpmesiyle şaşkınlığa uğradı. Geri çekilen Ayşegül, telaşla söylendi. "Çok pardon! Sen öpecektin, ben tokat atmayacaktım! Ben yanlışlıkla öptüm!" Arslan, kıza şaşkınca baktı. Bu kız gerçek miydi? "Biz öpüşmeye bu kadar zaman harcadıysak, gerisi..." diyen Arslan, geri çekilip önüne döndü. Ne yapsaydılar acaba? Sakin yaklaşınca, becerememişlerdi. Bir anda mı olsaydı? Bir de onu denemek isteyerek tekrar karısına döndü ve ansızın dudaklarına yapıştı. Uzun öpücüğü, nefes almak adına sonlandığında, tekrar yanağına yediği tokatla şaşkınlığa uğradı. "Ayşegül, tokat yok demi
GÖNÜLÇELEN by orenda25
orenda25
  • WpView
    Reads 308,678
  • WpVote
    Votes 38,941
  • WpPart
    Parts 25
Bu bir anlaşmalı evlilik kurgusu. En azından onlar öyle sanıyordu. Savaş Ali pusulası bozuk bir gemi. Asude'nin kıyılarına demir atınca öğrenecek pusulasız da yön bulabileceğini. Pamuklara sarılarak büyütülen Asude... Egenin huzurlu kıyılarından Karadenizin hırçınlığına düştüğünde anlayacak oyun oynamanın meşakkatini. Bir denklemde olmaması gereken her şey bir araya geldi. Savaş Ali evlilik baskısından kurtulmak için Asude'ye bir teklifle gitti. Onun için uygun gelin zaten seçilmişti ama Savaş için bu kabul edilemezdi. Madem kaçamıyordu evlilikten, gelinine de kendi karar verebilirdi. Babaannesi bir gelin sahibi olacaktı, onun istediğinin tam tersi özelliklerde olması Savaş'ın suçu sayılmamalıydı. Ya da bu kanıya Asude'yi tanımadan varmasa mıydı? Savaş için bu plan her şeyiyle mükemmeldi aslında. Ayarsız dilini, ipe sapa sığmaz gülümsemelerini, oyunbaz hallerini görene kadar çok da emindi. Sonra onun aslında bir GÖNÜLÇELEN olduğu ile yüzleşti. İKİ OYUNBAZ, VASAT BİR PLAN VE PİYANGODAN ÇIKAN AŞK! Her şeyin karma karışık olması için lazım olan her şey onların elindeydi...
OD- Kelebeğin Dönüşü (+18)  TAMAMLANDI by Senabookss
Senabookss
  • WpView
    Reads 48,284
  • WpVote
    Votes 2,828
  • WpPart
    Parts 73
Karanlık aslında bahsedildiği gibi kötü değildi. Biz ışığı iyi seçtik diye karanlık kötü olmuştu, peki karanlığı seçseydik ışık kötü olur muydu? Karanlığın iyi, ışığın kötü olduğu bu hikayede acıların bizi beslediğini ve iyilerin aslında her zaman kazanamadığını görmeye hazır mısınız? Alisa Havas... Soylusu olduğu şehri terk eden Alisa, gittiği şehirde yaşadığı olayla iki sene ardından şehrine geri dönmek zorunda kalır ve bu zorunluluk canının bedeninden ayrılma korkusundan kaynaklıdır. Şehrine dönerken peşinden getirdiği düşmanlar ve sorunlar onun ve terk ettiği insanların hayatını etkileyecek Alisa'yı amansız bir savaşın içine sokacaktı. Güç ve acımasızlığın vücut bulmuş hali olan, ruhunu şeytanla ve içindeki canavarla paylaşan Alisa, ortasında kaldığı savaştan nasıl kurtulacaktı? İçinde girdiği savaş sadece canıyla ilgili miydi yoksa kalbinin de etkisi var mıydı bu savaşta? Yağız Ertuğ... Kelebeğinin, hayatının kadının onu terk edişiyle yaşadığı ihaneti kabul edememişken sevgilisinin geri dönüşü onu ve içinde büyüttüğü aşkı nasıl etkileyecekti? Hayatını adadığı kadının ihaneti yüreğini ve benliğini karanlığın derinlerine gömmüşken gün ışığı tekrar vurabilecek miydi gömülen kayıplarına? Ya her şey aslında bununla ibaret değilse? Krallığın sırları içinde düşmanların saldırısı mı daha zordu yoksa içimizdeki savaş mı? Kimsenin göründüğü gibi olmadığını illa yaşayarak mı öğrenmeliydik? Peki en güvendiğimiz aslında en güvenmememiz gereken kişiyse... o zaman ne yapmalıydık? Silahların ve gerilimin en üst düzeyde olduğu hayatta, yaşam ve aşk bir o kadar riskliydi. Bu risk alınmaya değerdi peki biz aşkı yaşamaya değer miydik? "Bizim hikayemiz hayat gibiydi, nerde ne olacağı belli olmayan bir belirsizlik..." Hikayemizin şarkısı: Manga- Her Aşk Öl
Gözyaşı Kadehleri by dusklavande
dusklavande
  • WpView
    Reads 982,399
  • WpVote
    Votes 74,747
  • WpPart
    Parts 40
*Yetişkin içerik barındırır. *Nefretten aşka/anlaşmalı evlilik kurgusu --- "Kimi öptüğünün farkında bile değilsin," dedim üzerime tüm ağırlığıyla kapanan bedenini omuzlarından hafifçe iterek. Yüzlerimiz arasında bir nefeslik mesafeden fazlası yoktu. Aldığı her nefes benden doğuyor, aldığım her nefes ondan kopuyordu. Az önce dudaklarıma dokunan dudaklarını diliyle ıslattı ve ardından göğsü şişerek göğsüme yaslandı. Altında ezilmeye, o isteyerek üstümden kalkmadıkça son veremeyeceğimi biliyordum. Yatakla arasında kalan bedenimi kıvrandırıp yormak yerine onu ikna etmek için dudaklarımı araladım. "Sarhoşsun, farkında bile olmadan beni öptüğün için pişman olduğunu haykırdığın bir sabaha uyanmak istemiyorum." "Kim olduğunun farkında olmadığımı mı sanıyorsun?" diye sorarken sarhoşluğunun izlerini taşıyan sıcak nefesi yüzümü okşadı. "Karımı öptüğümün farkında olmadığımı mı sanıyorsun?" İrkilerek gözlerimi kırptım birkaç kez. Etrafta birilerinin olup olmadığını görmek için delice odaya bakındım. Kimse yoktu. Cevahir Avcıoğlu'nun beni 'karısı' olarak benliğine katmasına sebep olacağı oyunumuzun seyircilerinden hiçbiri burada değildi. Dudaklarını biraz önceki hafif baskıdan çok daha yoğun bir biçimde yeniden dudaklarıma bastırdığında zihnim binlerce soruya aynı anda yanıt aramaya başladı. Bizim dünyamızda her şey sahteydi. Her şey oyundu. Seyirciler gittiğinde perde kapanır, oyuncular birbirlerinin yanından hızla kaybolurdu. Ama şimdi ilk kez, hatta belki de son kez seyircisiz oynuyordu oyununu. Avcıoğlu'nun kurallarına kendisinden başka kimse karşı çıkamazdı. Bizim için yıkımı getirecek olan da, işte bu nedenle, bizzat kendisi olacaktı. --- '260224
Döneceksin Diye Söz Ver by melinsogut
melinsogut
  • WpView
    Reads 1,785,212
  • WpVote
    Votes 108,463
  • WpPart
    Parts 37
"Üsteğmen... Evlensen ya benle." Dört kelime. İki hayatı bilinmez bir oyuna sürükleyen dört kelime. Peri'nin sığınacak bir liman ararken tutunduğu tek adam. Ve Mahir'in aklını susturup kalbini dinlemek zorunda kaldığı tek kadın.