Black-Riddle
Bu hikayemi de çalmayın diyeceğimde... Neyse artık çalarsanız haberin edin bari sizinkini de ben okuyum. Bunu gülün diye yazdım. Yazın şöyle on beş bölümlük çıtır dizi gibi bir şey olacak. Okuyun işte. Eğlenceli hem. Yani ben öyle olduğunu düşünüyorum. Okuyun isterseniz ya da okumayın! Ben eğlenene kadar yazacağım işte.
Hikayemizden alıntı:
"Bak, bir beni dinle," dedim, derin bir nefes alarak. "Herkes Habil ile Kabil olayını yanlış biliyor. Oysa mesele sadece bir kurban meselesi değildi. Allah, onlardan en değer verdiklerini istedi. Habil hemen koyunlarını sundu. Kabil de aynı şeyi yaptı, ama Allah Habil'in kurbanını kabul etti, Kabil'inkini etmedi. Kabil sonra ineklerini sundu, kabul edilmedi. Ardından ekinlerini verdi, yine olmadı. Ve en sonunda... en değer verdiğini, kardeşini, Habil'i kurban etti."
Bir an durdum, boğazımda düğümlenen cümleyi yutkunarak bastırdım. Sonra gözlerimi yanımdaki yeşil gözlü adama çevirdim.
"Allah demiş ki, 'Bir kulum, başka bir kulu benden daha çok severse, onu elinden alırım.' Anladın mı aga? Benim adım Kabil olmayabilir... ama sen benim Habil'imsin."
Buraya kadar okuyan okuyucu bir vote ve yorum yap da bilek kim okuyor.