lildilay
Çocukluğunu babaannesinin yanında ve Karadeniz'in serin yaylalarında geçiren Serin, ailesinden gelen mektuplarla büyür. Kimi zaman bu mektupların arasına sıkışmış bir fotoğraf karesi olur kimi zaman yalnızca satırlara sığan sesler. Henüz 10 yaşındayken gelen bir fotoğrafta yabancı bir yüz takılır gözlerine. O yüz, abisinin en yakın arkadaşı Atlas'a aittir.
Serin yaylada kaldığı için Atlas'la hiç yüz yüze gelmemiştir ama yıllarca, sadece bir fotoğraf karesine tutunarak görmeden ve konuşmadan Atlas'ı sevmiştir. Yıllar sonra mahalleye döndüğünde bu kez Atlas, başka bir ülkede futbol kariyerine başlamıştır.
Yolları hiçbir zaman kesişmez. Hikâyelerinin eksik parçası, her seferinde yerli yerinde kalır.
Yıllar sonra, Serin gastronomi bölümünü bitirip mahallede kendi pastanesini açtığında aynı yıl Atlas da futbol kariyerine ara verir ve mahalleye döner. Yıllardır birbirlerinin hayatında iz olup duran ikili, ilk kez yüz yüze gelir. Samimi bir mahalle ortamı, ailelerin iç içe geçmiş anıları, tatlı didişmeler, komşu dedikoduları ve minik entrikalar arasında filizlenen bir hikâye başlar. Serin'in hayalperestliği ile Atlas'ın inatçı çapkınlıkları çarpışır.
İki kalbin uzun süredir biriktirdiği cümle, aynı noktada düğümlenir; ne tam yakın ne tam uzak, sana yakın sana uzak.
>
2025 | SANA YAKIN SANA UZAK