Okunacaklar
12 cerita
Görev Kurşunu oleh ameliegreyy
Görev Kurşunu
ameliegreyy
  • Membaca 1,185
  • Suara 99
  • Bagian 3
"Üç simit ala bilirmi yim?" "Alamazsınız." "Neden ki?" diye sordum hemen. Canım çok fena çekmişti. "Kalmadı" "Kalmadı mı?" "Evet. Kalmadı" bir taraftan benimle konuşuyor, bir taraftanda etrafı kontrol ediyordu. "Nasıl bitti? Bunlar ne o zaman?" Dedim arabanın içindeki simitleri göstererek. "Maalesef. Taze bitti. Lütfen buradan uzaklaşın." "Bunlar ne peki?" "Simit." Dedi hiç düşünmeden. "Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz?" "Hayır." "E neden bitmediyse bitti diyorsunuz o zaman?" "Bitti çünkü." .. 3 simit 3 kurşun. *** Başlangıç tarihi 25 Nisan,2025. Keyifli okumalar dilerim🪷
PAMUK ŞEKER (FİNAL) oleh 1scintilla
PAMUK ŞEKER (FİNAL)
1scintilla
  • Membaca 305,667
  • Suara 22,048
  • Bagian 74
Bu kitap 1985 yılında geçen naif bir aşkı anlatıyor.🍀 Bir heves uğruna ailemi kaybettiğimde kendi evimde kül kedisine dönüşeceğimi bilmiyordum. Dahası yengelerimin baskılarına, kendimi hapse attırmak isteyecek kadar tahammül edememiştim. Her şey ben parmaklıklar ardındayken değişti. Kader çarkımın yeniden döndüğü yer, kara kaşlı, kara gözlü ve bıyıklı bir memurdan sonrası oldu.
YUÂN FEN oleh okurguness
YUÂN FEN
okurguness
  • Membaca 9,231
  • Suara 985
  • Bagian 11
"Beni unutma sakın! İçim de intikamla tutuşan bir ihanetin bıçağı var! Beni sakın unutma! İntikamım ihanetin kadar acı olacak...! dedim. Sadece baktı, öyle bir baktı ki gözlerime karşımda o yoktu, gitmişti bu kadar çok seven adam bir yabancıya bakar gibi bakar mıydı? Bakardı... hatta o bakışları buz kesilmeme sebep olmuştu. Gözümden akan yaşlar değil de kanlardı sanki, Tek bir inkar, hayır kelimesi bekledim... Oysaki yok dese öyle inanırdım ki hiç bir inanç bu kadar güçlü olmazdı. Dememişti, ağzından çıkan tek cümle şuydu; "Ben bu intikam için yıllarca yandım, merak etme ölünmüyor ama yaşanmıyor da..! O an anladım biz bitmiştik, hatta bitmek değil parçalanmıştık, yolun sonuydu burası ya da ben öyle sanıyordum. Belki de her şey asıl şimdi başlıyordu... AŞK VE NEFRET KARŞILAŞTI İNTİKAM GÜLDÜ KADER KAZANDI... "Ölümün kıyısında yeşeren yaralı bir Anka'nın hikayesi.."
KARTAL İHTİLALİ oleh aslicandemiir
KARTAL İHTİLALİ
aslicandemiir
  • Membaca 577,007
  • Suara 21,381
  • Bagian 31
"Biz Kartalız...Ölüm kokarız, barut kokarız, kan kokarız anlıyor musun? Bu yuvaya girmek ölüm demek!" Genç kadın dolu gözlerle buruk bir şekilde tebessüm etti. Kendini büyük bir arzuyla ölümün kollarına bırakmaya razıydı; kendini yuvaya adamaya hazırdı. "Yuva ölümse ben bizzat toprak olurum... Senin için sizin için toprak olmaya hazırım." Genç adamın gözleri buğulandı, dudaklarına buruk bir tebbesüm yayıldı. Biliyordu çünkü o kan koksa da sevdiği kadın ölüm kokacaktı ve onu tamamlayacaktı. Onu kendi yuvasına almaktan başka çaresi yoktu. Kartal yuvası ölümse topraktan ayrılamazdı.. Elini genç kadının yüzüne koydu, "O zaman Kartal yuvasına hoşgeldin.." dedi. [Kitap düzenlenmektedir.] Kapak Tasarımı : theguldesign Dram#1 Komedi#1 Atatürk#1 Istihbarat#1
ÜZÜM BUĞUSU oleh bosverdilan
ÜZÜM BUĞUSU
bosverdilan
  • Membaca 27,337
  • Suara 4,273
  • Bagian 12
Sene 1992, ülke sağ ve sol çatışmasının izlerini hâlâ taşıyorken henüz yoluna girmiş bir düzen yoktur. Bu çatışmanın içerisinde aynı evde doğup büyümüş olan Firuze ve Ecevit birbirlerinin tek ve en sevdiği oyun arkadaşıdır. Yetişkinlerin kavgalarının ötesinde, boya kalemleri ve oyunlarıyla büyüyen iki çocuğun doğarken beraber yazılan hikayeleri; bir doğum gününde sert bir silgiyle silinir, hiç var olmamış gibi koparlar birbirlerinden. Silgi yazıyı siler, kağıdı hırpalar ve Ecevit bir ailenin avucunun içinde yok edilir. Suçlar ve cezalar. Cezaları yalnızca suçlular mı çeker? Silgi yazıyı siler, leke bırakır ve Firuze en sevdiği oyun arkadaşını kaybeder. Suçlananlar ve cezalandırılanlar. Suçlular sadece yetişkinlerden mi çıkar? Firuze Akın ellerinde fırçalar, karşısında tablolarla yıllardır oyun arkadaşını beklemektedir. Seneler sonra aynı sayfa açılır, silgi de kalem de tek kişinin eline düşer. Ali Ecevit Tarhan, yazıp silmek için yok edildiği o yere geri döner. *** "Firuze sen benim çocukluğumsun," Gözleri derin bir şefkatle bana bakıyordu. Konuşan Ecevit'ti. Onu evvelden tanıyordum. Gözlerindeki şefkat avucunun içine düştü, un ufak edildi. "Firuze sen benim çocukluğumun katilisin," dedi acıyla, nefesini keskin bir bıçak kesti, o bıçağı ben tuttum sandım. Konuşan Ali Ecevit Tarhan'dı. Onu yeni tanıyordum.
RAİLWAY KASABASI  oleh gizzemasllan
RAİLWAY KASABASI
gizzemasllan
  • Membaca 106,544
  • Suara 8,722
  • Bagian 17
1872 yılının acımasız topraklarında, Railway Kasabası; kanunların değil emirlerin hüküm sürdüğü, itaatsizliğin idamla cezalandırıldığı bir yerdir. Gün batımından sonra sokaklara adım atmak yasakken ve herkes bu kurallara boyun eğmişken Valencia Pride, bir gün sokağa çıkma yasağına rağmen erkek kılığında dışarı çıkar. Ancak işler beklediği gibi gitmez ve askerler onu fark ettiğinde Valencia'nın küçük bir adımı, büyük bir felakete dönüşür. Kasabanın yeni komutanı Devrim Gürkan Karel, kalabalıklar içinde Valencia'nın sırrını gören tek kişidir. Fakat onu serbest bırakmak yerine, kuralları baştan yazacak bir karar alır. Valencia, şimdi yalnızca hayatta kalma mücadelesi vermekle kalmayacak; kendi hayatını ve tüm kasabanın kaderini değiştirecek bir oyunun içinde yer almak zorunda kalacaktır ve bu, yalnızca bir direniş değil, özgürlüğün ateşini yakacak bir mücadele olacaktır.
KONUK SEVMEZ DENİZ oleh zanegzo
KONUK SEVMEZ DENİZ
zanegzo
  • Membaca 2,512,954
  • Suara 192,350
  • Bagian 20
❝Burası Karadeniz, burada hiçbir aşk mücadelesiz olmaz.❞ "Karadeniz'e eskiden Konuk Sevmez Deniz derlermiş," dedi. Sesindeki buz dağı yüreğimi titretti. Bunu daha önce hiç duymamıştım. Demek hırçın dalgaların sahibi olan Karadeniz'e Konuk Sevmez Deniz diyorlardı. İlk kez duyduğum için olsa gerek garibime gitmişti. Ben de buraya gelen bir konuktum. "Peki ya, öyle mi?" diye sorduğumda bakışlarımı usulca ona kaldırdım. "Burası gerçekten konuk sevmez mi?" "Sevmez," dedi Kuzey net bir dille. "Alır, götürür, öldürür seni. Sen de elbet gideceksin buralardan, ait olduğun yere döneceksin. Buralar hiç konuk sevmez." Bir düşman kapıyı çalar. Elinde ölümle bekler. İmkânsız bir aşk başlar.
AĞAÇ KABUĞU - MAHALLE HİKAYESİ  oleh esra_nurer
AĞAÇ KABUĞU - MAHALLE HİKAYESİ
esra_nurer
  • Membaca 14,013
  • Suara 1,128
  • Bagian 5
"Kız Hayat Annenler gelecek mi yarın ki düğüne?" Ay yoksa... Alp evleniyor da benim mi haberim yoktu? "Kimim düğünü abla?" diye sordum, tereddütlü çıkan sesime içimden küfür ederek. Eşarbının alnını düzeltip güldü babaannemin eski kiracısı olduğunu hatırladığım maviş gözlü teyzem. "Kız kimin olacak, Alp'lerin işte." Ay durun! "Kız Fatoş! Yan-" diye konuştuğumda cümlesini kesen Fatoş ablanın yanındaki kadın oldu. "Kız bu Cihangir değil mi?" Kimi diyordu bunlar? Başımı çevirirken düştüğüm için ağrıyan boynumla dudaklarımdan 'ah' nidası çıksa da kim olduğuna bakmadan da bilirdim de geri kalamazdım işte. Abimin biricik arkadaşı Cihangir'i diyorlardı. "O o. Baksana nasıl boylu poslu gız!" Kucağında torununu gezdiren bakkalın karısı Nuran abla sözlerini sürdürdü. "Öyle öyle. Pek bi' çalışkan maşallah. İdeal koca adayı işte!" Adamın uzun boyundan olsa gerek sesinden, nefesinden önce, hakkında çıkan laflar önden geliyordu. Erkek olmasına rağmen çizilmiş gibi bir yüze sahipti. Hani derler ya Allah özene bözene yaratmış diye. Vallahi öyleydi. Kalem gibi çizilmiş biçimli olan kavisli kaşları, birbirine tam ölçülü ne kalın ne ince dudaklarıyla dergilerden çıkmış gibi havası vardı. ... Ağaç kabuğu ailesine hoş geldin değerli okuyucu umarım keyifle okursun🏵️
SAUDADE  oleh esra_nurer
SAUDADE
esra_nurer
  • Membaca 167,264
  • Suara 9,991
  • Bagian 19
Katıla katıla, canım çıka çıka güldüm. Yaş geldi gözümden onu bile silmedim. "Yaralanmış," karnımı tutmaya başlarken soluğum kesilecek gibi olduğunda öksürüklerimin arasından yine gülmeye devam ettim. "Yaralanmışsın. Bak! Bak hâline, bak halimize. Kangren oldun sen bana kangren." Göz yaşım günlerdir kaşıdığım yara yaptığım yüzümün hücrelerini yaka dururken hiçbir yaşın ne izini ne bıraktığı hissi silmeye çalıştım. Yaralarıma denk düşen yaşlarımla, " Zarar veriyoruz birbirimize. Bak, bak evin hâline Efkan. Odasına giremiyorum onun. Bebeğimiz öldü bizim. Gir odasına," kolundan tutup kaldırmak için hamle yapacağım sırada yarasından sızan kanla durdum. Başım sağa sola sendelerken, koridorun sonunda kalan odaya gözümün ucuyla bakıp "Senin aldığın patiği kaybettim Efkan, hani Beşiktaşlı olan varya onu da bulamıyorum." Sessiz çıkan fısıltımla yüzüme baktı. Bakışı yetmezmiş gibi titrek bir iç çekişiyle koca dağların arasında kalan kalbimi kurtarmak ister gibiyken, o bana böyle acıyla bakarken ben ona acımadım. " Dokunamıyorum kıyafetlerine." Sargılı olan omuz başına tekrardan bakıp, "Keşke o öleceğine senin ölün gelseydi eve." Beynim dediklerimi sonradan algılar gibi bedenim irkilirken dudakları kıvrıldı. Başını ağır ağır salladı. Tövbe Allah'ım, tövbe...
İS KOKAN ZEYTİN AĞACI oleh sulisindunyasi
İS KOKAN ZEYTİN AĞACI
sulisindunyasi
  • Membaca 2,397,401
  • Suara 216,495
  • Bagian 42
"Benim topraklarımda ölmek için özel bir nedene gerek yok." Mihra Elnurova, Türkiye'nin güneyinde yer alan, ufak bir Türkmen ülkesi olan Karahan'da yaşamaktadır. Sıcacık bir ailede büyüyen Mihra, hayatın sert ve acımasız yüzüyle henüz tanışmamıştır. Ta ki ülkesinde baş gösteren iç savaşa kadar. Ülkenin çeşitli bölgelerinden ayaklanma, silahlanma haberleri gelirken hiçbir sorun olmadığına inanarak yaşayan genç kız, bir sabah bulundukları kasabaya ülkesini ve kendi topraklarını korumak için Türkiye'den askerlerin gönderildiğini öğrenir. Bu askerlerin arasında hayatının aşkının da olacağından bihaberdir. Yağmurlu bir günde şarkı söyleyip kendi kendine eğlenirken çitlerin arkasından kendini izleyen Türk askeri Yusuf Agâh Demiral'ı görünce Mihra'nın kalbi o zamana dek hiç atmadığı kadar kuvvetli atmaya başlar.