New York şehrinde geçen bu polisiye roman, dedektif David Miller'ın, Richard Turner'ın ölü bulunmasıyla başlar. Turner, lüks bir otel odasında ölü bulunurken, odanın içinde hiçbir belirgin iz yoktur. David ve Sarah, olayı çözmek için işbirliği yaparlar. David, cinayetin arkasındaki sırları çözmek için zekasını ve dedektiflik yeteneklerini kullanırken, Sarah bilimsel yöntemlerle kanıtları analiz eder. Ancak, her adım attıklarında daha fazla gizem ve tehlike ortaya çıkar. Roman, hızlı tempolu bir şekilde ilerlerken, karakterlerin kişisel geçmişleri ve ilişkileri de ortaya çıkar. Olaylar, okuyucuyu sürükleyici bir gizemin içine çeker ve sonunda unutulmaz bir çözüme ulaşır.

Her insan, hatırladığını sanır. Oysa bazı anılar silinmez; çünkü hiç var olmamıştır. Bu roman, hafızası sıfırlanmış bir kimliğin, adını hatırlamadan varlığını ispat etme savaşını anlatıyor. Bir akademi... dışarıdan bakıldığında prestijli, içeri girildiğinde ürpertici. Bir sistem... sorulara değil, sessizliğe değer veren. Ve bir çiçek: Asfodel. Ölümle yaşamın arasında, hafızanın kıyısında açan bir çiçek. Bu hikâye, yalnızca bilimkurgu ya da karanlık akademi anlatısı değildir. Bu, "ben kimim" sorusuna verilen en karanlık cevaplardan biridir. 313 sadece bir numara değil. O, sisteme karşı ilk çatlağın, hafızasız bir devrimin başlangıcıdır. Eğer bu sayfaları çevirmeye cesaret ettiysen, bir uyarı: Gerçek her zaman kurtuluş değildir. Bazen uyanmak, kabusun kendisidir.

Dilan ve Baran'ın aşkı.❤

BİR KAÇ KELİME

Felsefe sadece varlığı değil;duyguları,psikolojiyi ve davranışları da araştırır.Aslında biz hayatımızın her alanında felsefeye örnek olaylar yaşarız. Ben de Felsefe'ye olan ilgimi bu yazacağım kitapla geliştirmek isterim destek olursanız da çok sevinirim🦋