aysegulmolly adlı kullanıcının Okuma Listesi
3 stories
Yatılı Okul by AZELYazarlar
AZELYazarlar
  • WpView
    Reads 285,161
  • WpVote
    Votes 16,399
  • WpPart
    Parts 51
Hangi salak bir yatılı okula gitmeyi tercih eder ki ? İtiraf ediyorum: ben ve kankalarım... º•.○●º•.○●º•.○●º○.○●º•. AHENK: Bizim tayfanın çılgını. Kendisi garip ama güzel kelimeleriyle ünlüdür. İnatçı ve bir o kadar da uykucu. Yabancı şarkıdan başka dinlemez. Ayıp olmasın sesi de aramızda en iyisidir. Mantıken hepimiz cam çerçeve kırdığımız için. Çılgınlıkları bir gün başına dert açacak da neyse. BEDİZ : Tayfamızın çılgın psikopatı. Mecazen tabii. Hep gay bir arkadaşının olmasını istemiştir. MaNga dinler. Oldukça kültürlüdür. Aşk ilişkilerine zerre kafası basmaz. Söz konusu film ve diziler olunca müthiş bir bilgi birikimine sahiptir. Gerçek bir hayalperesttir. ERVA: Tayfamızın mutsuz kraliçesi. Ağır bir ergenlik geçiriyor. Biraz inektir. Sürekli çalışmak ve notunu yüksek tutmak zorundadır. Duygu sıfıra yakın. Psikolojik sorunları var. T-Rap ve Kpop dinler. Ha bir de entelektüel görünmek için klasik müzik. Noodle ile duygusal ilişkileri var. ZÜMRÜT : Tayfanın en ama en baba kızı desek yalan olmaz. Sanırım tayfanın en normali de bu kız. En mantıklı konuşanı da. Kavga-Dövüş favorisi. Babası eski bir boks şampiyonu olunca ona da geçmiş kavgacı kişilik. Genelde kafasına ne eserse onu dinler. Sanırım tayfanın küçük annesi bu kız. Korumacı da ondan. EFTALYA: Tayfanın cici kızı. Tabi haliyle romantik. Biraz da dengesiz olabilir. Ses kontrolü sıfırdır. Sessiz konuşması gereken yeri bastıra bastıra söylemek için bağırabilir mesela. Pozitif bakış açısıyla tam bir aptal aşık ergen rolünü benimsemiştir. Kore klip izlemeye bayılır ama iş dizilere gelince hiç bulaşmaz. Türkçe pop dinler.
ÖYLE BİR UĞRADIM (Kitap Oldu) by Maral_Atmc6
Maral_Atmc6
  • WpView
    Reads 369,016
  • WpVote
    Votes 21,130
  • WpPart
    Parts 8
"Ondan hoşlanıyor musun?" Kıskanç çıkan sesine ne tepki vereceğimi bilemiyordum. "Ona sarıldın." Kaşları çatıldı. "Hoşlanmasaydın sarılmazdın. Hoşlanıyorsun ki sarıldın." Burnundan nefesini sertçe verdi. "Bana bile sarılmadın." Ters ters baktı. "Bana niye sarılmıyorsun?" Kıskandığı kişi en yakın arkadaşıydı. Ve onun arkadaşı benim babamdı. Hiçbir şeyden haberi yoktu. Eflah kim olduğumu bilmeden beni seviyordu ama ben, onun kim olduğunu bile bile ona âşık olmuştum. Benim günahım daha büyüktü. Bir insanın başına en kötü ne gelebilirdi? Babam gözlerimin önünde öldürüldüğünde ve onu öldüren annem olduğunda en kötüsünü yaşadığıma çok emindim. Artık annem cezaevinde, babam ise mezardaydı. Bundan daha kötü ne olabilirdi ki? 25 yıl geçmişe gitmek? Bu kötünün de kötüsü olabilir miydi? Ölümcül bir kaza sonucu kendimi 1998 yılında bulduğumda o an için bunun bir felaket olduğunu düşündüm. Felaket bir durumdu çünkü bu zaman diliminde anne ve babamla aynı yaşlardaydım. Onların hayatına bir yabancı gibi girmek zorundaydım. Ama aslında felaket sandığım şey mucize de olabilirdi. Mucizevi bir durumdu çünkü bu zaman diliminde annem cezaevinde, babam da mezarda değildi. Onların evlenmesinin nedeni annemin bana hamile kalmasıydı. Ana rahmine düşmeme sadece üç ay kaldığını anladığımda ise kendi doğumumu engellemenin nasıl olacağını düşünmeye başladım. Annemi cezaevinden, babamı da ölümden kurtarmanın tek yolu bu olabilir miydi? Belki de olabilirdi. Planını uygulamak için babamın arkadaşı Eflah'ın evine bir dadı olarak işe girmekse hayatımda verdiğim en kötü karardı. Bunu ona anlatmanın bir yolu var mıydı? Buraya ait olmadığımı, öyle bir uğradığımı anlatmanın bir yolu olmalıydı. Doğru insanı yanlış zamanda bulmak birine verilen en büyük ceza olmalı.
MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oldu) by Maral_Atmc6
Maral_Atmc6
  • WpView
    Reads 9,112,798
  • WpVote
    Votes 720,469
  • WpPart
    Parts 72
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler daima onun boynunu süslemiştir. Lüks içinde yaşarken hayatta istediği her şeye kolayca sahip olmuştu. Üzerine titreyen iki abisi, onu hep güldüren kız kardeşi, iyi bir yengesi ve onu sürekli çıldırtan bir hizmetçisi varken hayat ona karşı fazlasıyla cömertti. Tüm bunları ne bozabilirdi ki? Bir gece korkunç bir ritüele kurban edildiğinde gözlerini bambaşka bir dünyada açar. Orta Çağın hiyerarşisinin içinde kalmışken eve dönmek hiç kolay değildi. Kendi dünyasında bir öğretmenken Ölümsüzlerin akademisinde bir hizmetçi olunca, sınıf farkının acımasız gerçekleriyle yüzleşir. Burası onun dünyası değildi, burası barbarların hüküm sürdüğü Araftı ve o, hayatta kalmak istiyorsa lüks alışkanlıklarından ödün vermeyi öğrenmeliydi. *** "Medeniyet yoksunu, vahşi barbar!" diye ona sesimi yükselttiğimde çatılan kaşları umurumda bile değildi. Tüm gün kuyudan su çeken o değildi. "Şu sivri dilin bir gün başına bela olacak." Sert bakışlarla beni uyardıktan sonra merdiveni işaret etti. "Kahyadan fırça yemek istemiyorsan işinin başına dön." "O kadın bir cadı." Ondan bahsederken bile tiksintiyle yüzümü buruşturdum. "Bence benden nefret ediyor." "Hayret." Kaşları alayla yukarı kalktı. "Oysaki çok sevilesi bir kadınsın." İğneleyici sesiyle ters ters ona baktım. "Sizde öyle Savcı Bey," dedim oyunbaz bir ifadeyle. "Sizi görenlerin yüzünde güller açıyor." "Bunu inanarak söylemiyorsun." "Tabii ki inanarak söylemiyorum." Gülerek bana ikinci kez merdiveni işaret etti. "İşinin başına dön aksi taktirde yarın seni sınıfıma almam. Bir hizmetçiye ders verdiğim için yeterince sorun yaşıyorum." Bu vahşiler kendi dünyamda ne kadar zengin ve asil olduğumu anlamak istemiyordu.