tekinin bağcığı açık olan yeşil converseleri, kendine üç beden büyük kırmızı bir kolej ceketi ve az buz görebildiğim ojeleriyle, bej sınıfın orta yerine düşmüş bir renk bombasından farkı yoktu.
ben onu suratımda saçma bir gülümsemeyle izlerken changbin bana döndü ve "ne o?" dedi. "ilgini çekti sanırım." gözlerimi birkaç salise onun sırıtan suratına çevirdim ve "evet." dedim.
'20322
Kim Taehyung, Asya Bölgesi Tenis Finali maçında her şeyin iyi gideceğini düşünüyordu, son seti almak için servise hazırlanırken beklemediği bir şey oldu, sessiz salonda bir hapşırık sesi duydu.
serin sokakların sonunda hep bir kaybediş var.
sevdiğim öykülerin yazarları acı içinde.
kadınların gözleri ağlamaktan güzelleşmiş.
ekim ayının izmarit kokan kaldırımlarında,
hala sayılar yazılı.
sevgili mera, ellerimden tutman için kalan birkaç gün bu defterin eskimiş yapraklarında.
her birinde ayrı tarih, her birinde ayrı acı.
'18621
ve
min yoongi,
park jimin'i hiç sevmedi'
ya da biz öyle sandık.
-
kendini sevemeyen sana,
benden küçük bir armağan.
sevileceksin,
söz veriyorum.
seni seviyorum.
[210617]
bilirim yanlışımı, dönüp gitmediğimden hep bunlar. yaşanılanları kaldıramadığımdan ya da kendime olan sinirimden nefesim dahi titriyor tam şu sıra. bakmaya doyamadığım kedimim cesedi ellerim arasında, kanı bulaşıyor benim kanıma. bilirim yanlışımı, sevgiden hep bunlar.
'16222
askıda.