5M-6M
67 cerita
AYDIN MAHALLESİ oleh binokurrbiryazar
AYDIN MAHALLESİ
binokurrbiryazar
  • Membaca 6,956,887
  • Suara 272,692
  • Bagian 41
"Peki ya sen?!" diye sordum çatallaşan sesimle. Anın stresiyle dudaklarımı yaladığımda gözlerini dudaklarıma indirip bir müddet orada tuttu. Alnında beliren mavi damarı soluk ışığa rağmen fark edebiliyordum. "Sen de çıkacak mısın benim hayatımdan Dinçer abi?!" Gözlerimiz tekrar buluştuğunda, alev alev yanan hareleri içimde bir ateşi yaktı, yandığımı hissettim. Bu his, elimi kolumu bağlamıştı sanki. "Hayır!" taviz vermeyen katı sesi benliğimde yankılandı, yankılandı... Üstüme daha da eğilerek çenemden tutup kendi yüzüne doğru yaklaştırınca heyecandan titredim. Hiç bilmediğim bu duyguyu, pembe nevresim takımımın içinde, yirmi sekiz yaşında olan Dinçer abiyle yüzlerimizin arasında milimler varken yaşamak... Hele ki hala abi diyordum, boğazıma taş gibi oturdu. "Ben senin bu dünya da ahirette de elini tutacağın tek adamım.." ◾
OKYANUSTA BİR DAMLA |FİNAL OLDU| oleh matmazelhayalleri
OKYANUSTA BİR DAMLA |FİNAL OLDU|
matmazelhayalleri
  • Membaca 6,585,946
  • Suara 407,151
  • Bagian 54
"Acıdan geçemeyen kadının, acısı bitemeyen adamla; kırık dökük sevdası." Kendini bilmez bir gecede, ay tamda göğün bağrında uyuklarken başladı her şey. Kader; dizleri yaralı bir kızı, dudakları kan kokulu bir adamın koynuna sardı. Yitirdiği hafızasının ardından, hiç bilmediği bir adamın elini tuttu. Geçmişi hatırlamaya çaba gösterdiği her an kendiyle ilgili bilinmezlere daldı. Adam her an köşe başındaydı, soluğundaydı ve ne parmağındaki yüzük, ne de hatırlamadığı geçmiş bu ihtirasa mani olamadı. Oysa ki şeytanın ini, adamın köşesi kıvrılmış zihniydi. Kadın adamın cehennemiydi; saf ateşin koynu, zemheri kışın soluğu.
NOTANIN ERVAHI (Kitap oldu) oleh SumeyyeDemirkan
NOTANIN ERVAHI (Kitap oldu)
SumeyyeDemirkan
  • Membaca 6,624,596
  • Suara 503,324
  • Bagian 62
''Şeytanın bileklerinde saklıdır belki de insanlığın rehberi zira böylesine bir insanlık yalnızca ondan öğrenilmiş kadar kötü olabilirdi.'' Her şeye rağmen yaşamaya devam etti çünkü yaşaması gerekti. İdealleri uğruna, hiçe sayılmış ruhu uğruna ve yıkık dökük bir harabeyi andıran kalbi uğruna. Ellerinden alıp ellere verdikleri hayatını tırnaklarının uçlarıyla kazanmak pahasına yaşamak zorundaydı. Ve yaşadı. Çok acıdı, çok acıttı belki ama bir gün o acı bir başkasına karıştı. İşte bu sefer ikisi birden yanmaya başladı. Farklı notalarda tek bir ritim oldu, çünkü artık kalpleri aynı şarkıyı söylüyordu. Bu onlara aitti ve onlar susana kadar bu şarkı hiç bitmeyecekti.
GÜN DOĞUMU oleh zeynrs123
GÜN DOĞUMU
zeynrs123
  • Membaca 6,665,325
  • Suara 245,518
  • Bagian 83
"Birbirimize en yakın olduğumuz an, Gün doğumu." Baran ARSLANOĞLU: Bir şehre sahiplik yapan gözü kara,delikanlı bir adam. Mardin'in en büyük aşiretinin başı, Baran Ağa'sı. Roza KARACAN: İstanbul'da doğup büyümüş azimli,çalışkan bir kadın. İstanbul'un en büyük hastahanesinin güzide kalp cerrahı,doktor Roza'sı. 🍁 Planladıkları bir hayat onları bir araya getiremezdi. Getirse bile onlar istemezdi. Baran evleniyordu. Sevdiği kadın ile mutlu bir yuva kurmaya hazırlanıyordu. Roza doktorluk hayatında yeni bir o kadarda iddialıydı ve büyük kariyer hedefleri vardı. Bir de kendisini canından çok seven sevgilisi. Fakat hayat biz planlar yaparken başımıza gelenlerden ibaretti. Kendi irademiz ile kurduğumuz hiçbir plan kaderimizin önüne geçemezdi. Ve Kader; Onları bir araya getirmeye kararlıydı. Hem de çok kötü şartlar altında. Roza,Baran ile tanışacaktı, ona sevdiği kadının ölüm haberini vermek için. Baran,Roza'nın peşini bırakmayacaktı. Sevdiği kadının ölümüne sebep olduğu için. Fakat yine habersizlerdi. Onlar ölümün pençesinde dolaşırken, kader son kozunu oynayacaktı. Ve yapılan hiçbir plana dahil olmayan,ortaya ateş gibi düşen bir evliliğe kurban gideceklerdi. •Yayımlanma tarihi : 31/08/2018
SERÇEYİ ÖLDÜRMEK oleh bosverdilan
SERÇEYİ ÖLDÜRMEK
bosverdilan
  • Membaca 8,158,744
  • Suara 504,723
  • Bagian 83
Efsun Zorlu; atandığı Urfa'da mecburi hizmetini yapan tıp fakültesinden yeni mezun, çiçeği burnunda bir hekimdir. Daha mesleğinin ilk günlerinde, henüz on sekizine yeni girmiş bir hastanın intihar vakasıyla karşı karşıya kalır. Hastasının vücuduna bırakılan izler onu adım adım kendi geçmişine götürürken, geleceğini aniden tanımadığı insanların dudakları arasında bulur. Asla geçmemiş geçmiş, verilmiş sözler, kurtarılan hayatlar, doğrultulan namlular, yalanlar, fermanlar ve aşk. Devrim gibi bir kadın, Urfa'nın göbeğinde destan gibi bir sevdanın koynunda bulur kendini. Koca düzene baş kaldırıp o düzenin minnet ettiğine yenilmekse ne aklının ne de kalbinin kabulüdür. *** "Ağlarsam ölürüm." derken sesim düz, çoktan kabullendiğim bu gerçeği ilk defa dile getirişime rağmen sakindi. Çoktan. Saatlere dökülürdü ama bana şehirler aştıracak kadar çok gelen o vakit. Vücudumun ağrısı ruhumun sancısının çok altındaydı. Onun gözleri bende olsa da ben boşluğa odaklanmıştım. Üzerimde olan bakışlarının ağırlaştığını hissettim. Fetih bana çok ağır bakıyordu. Sırtıma yüklenen çuvallar biraz daha bel bükmeme sebep oldu. "Neden," dediğinde ne dediğimi çok iyi anlamış da yersiz bir sorgulayışa bürünmüş gibiydi. "serçe misin sen?" Kaşlarım hafifçe havalandı, başımın ağrısı belirginleşti. Uzun süreden sonra ona bakan ben oldum. Söylediği şeyin altındaki anlamı yakalamaya çalışıyordum ama buna çok uzaktım. Bunu anladı ve dudakları kıvrılacak sandım. Halbuki gülümsemeye çok uzaktık. "Serçeler," yüzünü hafifçe yüzüme yaklaştırdı. "Ağlayınca ölürlermiş. Bu yüzden mi bunca zamandır gözlerinin kuruluğu?" Bu konuşmadan sonra onun serçesi olacağımı, hatta olduğumu bilemezdim. Tıpkı bu topraklarda serçeyi öldürmenin kadını ağlatmak olduğunu bilmediğim gibi.
MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oldu) oleh Maral_Atmc6
MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oldu)
Maral_Atmc6
  • Membaca 8,346,775
  • Suara 698,172
  • Bagian 72
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler daima onun boynunu süslemiştir. Lüks içinde yaşarken hayatta istediği her şeye kolayca sahip olmuştu. Üzerine titreyen iki abisi, onu hep güldüren kız kardeşi, iyi bir yengesi ve onu sürekli çıldırtan bir hizmetçisi varken hayat ona karşı fazlasıyla cömertti. Tüm bunları ne bozabilirdi ki? Bir gece korkunç bir ritüele kurban edildiğinde gözlerini bambaşka bir dünyada açar. Orta Çağın hiyerarşisinin içinde kalmışken eve dönmek hiç kolay değildi. Kendi dünyasında bir öğretmenken Ölümsüzlerin akademisinde bir hizmetçi olunca, sınıf farkının acımasız gerçekleriyle yüzleşir. Burası onun dünyası değildi, burası barbarların hüküm sürdüğü Araftı ve o, hayatta kalmak istiyorsa lüks alışkanlıklarından ödün vermeyi öğrenmeliydi. *** "Medeniyet yoksunu, vahşi barbar!" diye ona sesimi yükselttiğimde çatılan kaşları umurumda bile değildi. Tüm gün kuyudan su çeken o değildi. "Şu sivri dilin bir gün başına bela olacak." Sert bakışlarla beni uyardıktan sonra merdiveni işaret etti. "Kahyadan fırça yemek istemiyorsan işinin başına dön." "O kadın bir cadı." Ondan bahsederken bile tiksintiyle yüzümü buruşturdum. "Bence benden nefret ediyor." "Hayret." Kaşları alayla yukarı kalktı. "Oysaki çok sevilesi bir kadınsın." İğneleyici sesiyle ters ters ona baktım. "Sizde öyle Savcı Bey," dedim oyunbaz bir ifadeyle. "Sizi görenlerin yüzünde güller açıyor." "Bunu inanarak söylemiyorsun." "Tabii ki inanarak söylemiyorum." Gülerek bana ikinci kez merdiveni işaret etti. "İşinin başına dön aksi taktirde yarın seni sınıfıma almam. Bir hizmetçiye ders verdiğim için yeterince sorun yaşıyorum." Bu vahşiler kendi dünyamda ne kadar zengin ve asil olduğumu anlamak istemiyordu.
ARIZALI oleh seh-naz
ARIZALI
seh-naz
  • Membaca 6,121,438
  • Suara 272,247
  • Bagian 87
Arızanın ta kendisi olan adam DOĞU ÜZEYİROĞLU! Ne çok iyi ne çok kötü. Onu acımasızlaştıransa kardeşinin bir başka kıza ondan habersiz nakil edilen kalbi. Batu'nun kalbini geri almaya ant içtiği günlerin azabını ise yaşam çiçeği yeni oksijen almış İnanç Gürmen çekecekti. Sessizliğin içinden doğmuş Ekinezya. Bütün sessizliğini Doğu Üzeyiroğluna karşı bozmuş hazırcevap bir dişi. Kızılperestin acılarına göğüs geren, Her darbesinde dimdik ayakta duran, İblisin cazibesine kapılan Gürmen kızı. Nakil edilen kalbi ARIZALI geri alabilecek mi? Peki ya bu savaşta ölüm olsa? Kalbi aldıktan sonra pişmanlıklar sarsa? Geri dönüşümü olmayan yollara direksiyon çevrilecek mi? COPYRİGHT © TÜM HAKLARI SAKLIDIR
HÜKÜMRAN  oleh sumeyyelkoc
HÜKÜMRAN
sumeyyelkoc
  • Membaca 6,538,213
  • Suara 428,536
  • Bagian 75
"Gitmek mi istiyorsun?" diye sordu. "Evet," dedim. "Gözlerime bak," dedi. Baktım. Ve saatler sonra bakışlarında ilk kez, ufacık bir ihtimalle cebelleşen şüpheyi gördüm. "Ben sana her şeyimsin dedim. Ama sen hiçbir şeyimmişsin." Artık yapabilecek hiçbir şey kalmamıştı. Yolun sonu burasıydı ve o ne yaparsa yapsın, gidişime engel olamayacaktı. Saatler içinde çökmüştü güzel yüzü. Bomboştu karanlık gözleri. Bana öyle bir bakıyordu ki, sanki bıçağı kalbine saplamışım da geri çekmek bilmemişim gibi. "Bu bir son değil," dedi sadece benim duyabileceğim bir sesle. "Gideceksin ve ne yazık ki ben seni bırakmayacağım. Daha önce de söylediğim gibi, istersen dünyanın öbür ucuna git, yine de bulurum seni. Ama eğer seni bulduğumda, bir şeylere mecbur kalmadığını anlarsam, ikimize de geçmiş olsun. Eğer ki gerçekten benden intikam almışsan..." Gözlerine uzun uzun bakmak, dakikalarca nefes tutmakla eş değerdi. "Dua et ki Allah seni karşıma çıkarmasın."
DÜŞMAN OKULLAR "YAZ KAMPINDA"  oleh BURCUQUEEN
DÜŞMAN OKULLAR "YAZ KAMPINDA"
BURCUQUEEN
  • Membaca 6,223,460
  • Suara 318,498
  • Bagian 74
Yıldız Koleji, sınav senelerinden önce on birinci sınıf öğrencilerini rahatlatmak amacıyla yaz kampına götürür. Yaz kampına gittikleri için sevinen öğrenciler, düşman okulları Kaya Koleji' nin de aynı kampa geldiğini görünce sinirlenir. Gerek dersler, gerek yarışmalar, gerekse spor dallarında düzenlenen turnuvalarda birbirlerinin hep en büyük rakibi olan iki okul, kampın düzenlediği yarışmalarda da birbirine rakip olur. Yıldız Koleji' nde ki öğrencileri örgütleyen, genelde kararları veren ve bir nevi onların başı olan Melis ile Kaya Koleji' nin bir nevi başı olan Barış birbirlerinden pazartesiden nefret eder gibi nefret ederler. Bir öğrencinin pazartesiyi sevmesi ne kadar zorsa, onların birbirini sevmesi de o kadar zor imkansızdır. Fakat üç aylık bir zaman diliminde her insanın fikirleri değişebilir. " Benimle koşu yarışı yapmak istediğine emin misin? Lisansım var ve beni geçmen çok zor, Melis." " Ben zoru severim, Barış. " Yazılma Tarihi 2015 Ağustos-2020 Haziran
Aşka Tutkun Adam | Tutkun Serisi I oleh buzsel
Aşka Tutkun Adam | Tutkun Serisi I
buzsel
  • Membaca 6,979,662
  • Suara 219,866
  • Bagian 93
AŞK, Bir kalıba, Bir yatağa, Bir sıfata, Ya da dört duvara... Sığdırarak yaşanacak kadar küçük bir duygu değil. Her sıfatta ve her firsatta. Her yerde ve her koşulda yaşanacak kadar kabuğuna sığmayan koca bir tutkudur. ... Hata yaparak öğrenir insanlar doğruları... Hata bazen aşkı bir araya getirirdi.. Aşk doğruları saklardı içinde, hata yapmana sebep olurdu. Ya yaptığın hatalar, pişman ederdi ya da o hatalarla yaşamayı öğretirdi. Bazen de yaşayamadan öldürürdü. Neyin doğru neyin gerçek olduğunu bilmediğimiz önümüze sunulan doğruların gerçek olmadığı bir hayat... O aşıktı. Kadının her zeresine tutkun bir adam. Birisi gerçeğin peşindeyken diğeri aşkın.. Gerçek, siz gördüğünüz sürece vardır. Yalanlar ise her daim yanınızdadır.. Oynanan oyunların, bilinmeyen gerçeklerin, söylenen yalanların bir arada olduğu bir hikâye... Aşk her zaman saf ve masum değildir... Tutkun bir Adam... Asi bir Kadın... ... - Aşka Tutkun Adam ismiyle yazılan ilk hikâyedir! Tüm hakları Yazarda saklıdır! Kapak tasarımı Yazara aittir!