Dorcas, 16 yaşında, genç bir kızdır. Harria adlı evrende, kendisi henüz bilmese de, önemli bir göreve sahiptir. 3 ırk tarafından oluşturulmuş olan Harria'da Savaşçılar(Potenis), Kahinler(Oracus) ve Şifacılar(Meditza) bir arada yaşamaktadır. Yüz yıl önce Harria'ya yaklaşan bir yıldızdan dolayı ırklar kötü ruhlara karşı bir arada savaşmak zorunda kalmıştır. O dönemden itibaren ırkların kadimleri tarafından gerçekleştirilmiş bir anlaşma sayesinde ırkların barış içerisinde, bir arada yaşadığı Harria'nın kalbinde bulunan, tüm öğrencilerin öğrenim gördüğü Tre-Verdener Üç Dünya Gençlik Okulu'na yolu düşen Dorcas orada öğrenim görmeye başlar. Tam yüz yıl önce Harria'ya yaklaşan o yıldızın,yeniden Harria'ya yaklaşmasının, Dorcas'ın öncüsü olacağı yeni bir ırkın habercisi olduğunu kimse öngörememiştir. Herkes onun bir kahin ırkından geldiğini düşünürken, o Harria'nın geleceğini oluşturacaktır. Hiçbir şeyden habersiz bir şekilde Harria'daki kadim ırklardan gelen iki arkadaşı ile birlikte dünya üzerinde yaşarken, Harria'ya yeniden yaklaşmakta olan yıldız, onları daha önce ayak basmadıkları bu evrene çağıracaktır. Hiç beklemediği bir anda hayatının en önemli kararını vermek zorunda kalacak olan Dorcas, aşkı mı seçecek yoksa tehlikede olan bu büyülü evreni kurtarmayı mı?

Türkan, sıradan bir ailesi olan, sıradan biridir. Ailesini kaybedince hayatının tepetaklak olduğunu düşünür ama hayat sürprizlerle doludur, her şeyin her zaman daha kötüye gidebileceğini yaşayarak öğrenir. Aksiliklerden kaçmak isterken, daha fazla olayın içine düşeceğini kestiremez. Üstelik kaçarken eşiyle karşılaşmıştır. Kime güvenecek? Nerede kalacak? Ne yapacak? Daha da önemlisi hayatta kalabilecek mi? #1 italyan 15.02.2024 #1 alfakurt 16.02.2024 #22 aşk 23.02.2024 #79 gençkızedebiyatı 09.03.2024 #31 gençkız 14.03.2024 #5 savaş #22 kurtadam

Bizim hikayemiz balkonda ki aptal bir tebessümle başladı, dudaklarım kıvrılırken kalbimin acıdığı bir tebessümle bitti... " Ve sen adam, maviliksin sen, tıpkı gökyüzü gibi, belki biraz deniz... "

Yaşlı katedral bencil insanoğlunun kadim sırlarını sonsuza dek saklayamazdı. Hayatı bulanıklaştıran hayalet sırlar vardır. Kimse görmez, duymaz, bilmez ancak biz ruhumuzun karanlık uçurumlarıyla birlikte yaşamanın ağırlığı altında durmaksızın ezilirdik. Tıpkı Elizabeth Bloom gibi. Elizabeth Bloom bakmakla yükümlü olduğu büyükannesi ile oldukça sıradan bir hayata sahiptir. Sığındığı Paris'in büyüsü onu hiç etkilememişti 1968'in sonbaharına kadar. Ethan Moreau, Elizabeth'in hayatını bulanıklaştıran adam. Radikal kararlar ve de dönüm noktalarından ibaretti hayat. Belki de taze kararlar, hayattaki dönüm noktalarının başlangıcı, ilk adımıydı. İnci Alabora, kızı istememesine rağmen 2023'ün en sıcak ayında ardında bıraktığı ülkesine geri döner. Tek hedefi büyükannesinin ona anlattığı masallarla yazarlık kariyerinde emin adımlarla ilerlemektir. Sonbaharda büyükannesini ziyaret ettiği sırada büyükannesinin yazılarının arasında gözüne ilişen mektubu okur. Okuduğu kağıt parçası onu, tanımadığı birini bulması adına tekrardan okyanus ötesine sürükleyecektir. Artık İnci'nin beyaz sırlarının yanı sıra devasa sırlar karaya vurmuş, eve dönüş başlamıştı. Bu hikaye Elizabeth'in, Cora'nın, Grace'in, İnci'nin eve dönüş hikayesiydi. Günün birinde herkes evine geri dönerdi.