Bu hikayenin asıl dizi ile hiçbir ilgisi yoktur. Senaristin dizide SüsÖm çiftini harcadığını düşündüğüm için sizler için SüsÖm'e özel hikayeler yazacağım. Kurgular diziyle alakasızdır.

süsen ve Ömer'in hikayesidir

Seni bana ayırdım bütün İstanbul biliyor;

Bir mermi" dedi ve çevirip tabancayı bana uzattı. "Kendi kaderini kendi ellerinle yazacaksın. Eğer silah patlarsa ölüp gidersin ama eğer boş çıkarsa Berk'in uyanıp seni öldürmesini bekleyeceğiz." dedi ciddi bir şekilde. Elimdeki tabancaya bakarken elim deli gibi titriyordu. "Hadi!" dedi Ömer sabırsız bir şekilde. Tabancayı başıma tutup gözlerimi kapattım ve tetiğe bastım. Silah patlamazken gözlerimi açıp Ömer'e baktım. Hiç bir şey demeden bana bakıyordu. Elimdeki silahı yere atıp derin bir nefes aldım. Ödüm kopmuştu. Ömer yere attığım silahı alıp havaya tutunca silah patlamıştı. Bir an içine mermiyi koymadı sanmıştım ama bu düşüncemi az önce silip götürmüştü. "Berk'i bekleyeceğiz, o uyanana kadar bu evde sana cehennemi yaşatacağım."

•𝒀ü𝒓𝒆ğ𝒊 𝒃𝒆𝒏𝒊 𝒊𝒔𝒕𝒊𝒚𝒐𝒓𝒅𝒖 𝑷𝒆𝒌𝒊 𝒚𝒂 𝒈ö𝒛𝒍𝒆𝒓𝒊.. Ne hızlı bu kadar büyümüştük de bir çok şey öğrenmiştik. Geçip giden yıllar bize bir çok acı yaşatsa da hepsi artık geride kalmıştı ya da ben öyle hissediyordum... Camdan bana vuran güneşin ışıkları içimi ısıtmıştı. Balkonun camını açıp çiçeklerime baktım burası benim küçük çaplı çiçek bahçemdi. Lale, zambak, lavanta ve sardunyalarım rengarenk yapmıştı balkonu Lavantayı elime alıp kokusunu içime çektim çok seviyordum bu hoş kokusunu tabi bilirsiniz lavanta ölümsüz aşkın ve sadakatin sembolüdür sol elimdeki yüzük parmağıma baktığımda ne hissettiğimi bile anlayamadım. Ama boğazımda oluşan yumru geçmedi geçmeyecekti de o an yıllarca çıkarmadığım yüzüğümü çıkardım saksıda ki lavantanın toprağına yüzüğümü gömdüm. Sonra kendime hayatım boyunca unutmayacağım bir söz verdim. "Sen artık o eski diyarlarda ki aşık kız değilsin ya da beyaz atlı prensini bekleyen bir prenses de değilsin sen Süsensin ama o eski Süsen hiç değilsin sen işinde başarılı dünyaca ünlü bir şefsin" gözlerimi kapayıp başımı gökyüzüne kaldırdım derin bir nefes aldım. "Bu ana zor geldin ama hak ettin kızım başardın." Bu hayat bana daha ne getirir bilmiyordum ama götürdüğü şeyler çok fazlaydı..

Süsen ve Ömer'in hikayesine hazırsanız başlıyoruz

Yanmasına rağmen sever mi bir insan? Ateşin içine atar mıydı kendini? Ben kendimi, bilerek atmıştım o ateşe ve günden güne eridiğimi hissettim... hepimiz o lalenin siyahına gömülmüştük. Herkes tarafından farkedilip görünen o koskoca siyahlık ve içindeki o karanlıkla bütünleşip görünmez ruhlar olan biz... sahi o kadar güçlü müydük?

Bir tarafta dünyalar güzeli, yerinde duramayan Mardin halkının anlata anlata bitiremediği doktor Süsen Kılıç. Öteki tarafta zorluklar içinde büyüyüp, hayatı tozlu dağlarda geçen, nam'ı diğer "Midyatlı" yani komutan Ömer Ege Eren. Birbirinden farklı bu dünyalar hiç beklenmedik bir şekilde, kana bulanmış bir şekilde kesişirse neler olabilirdi? Siyahın saf bıraktığı beyaz, beyazın koruduğu siyah birbirine bulanırsa ne olurdu? Sanırım bu soruların tek bir cevabı vardı. Süsen ve Ömer'in o karanlık gecede birbirini bulması bütün bilinmezliklerin aydınlanmasını sağlayacaktı. ---------------------- 23.06.24 tarihinde yazmaya başlanılmıştır.

Ömer se entera que Sureyan mató a Suzan su madre y que Süsen sabía la verdad y no se lo contó entonces decide no regresar