Yoksulluktan öğrenimine devam edemeyen üniversite öğrencisi Raskolnikov, toplumun yararı için kuralların ve kanunların yok sayılabileceği düşüncesiyle, toplum içinde bir parazit, bir "bit" olarak saydığı tefeci kadını öldürür. Toplumu bir parazitten kurtarmak adına böyle bir olaya cesaret ettiğine kendisini inandırmaya çalışsa da vicdanının rahatsız edici sesinden bir türlü kurtulamaz. Bu cinayet ve kahramanın yaşadığı vicdan azabı çevresinde "suç" ve "ceza" kavramlarının derinlemesine tartışıldığı bu romanda; Raskolnikov'un ikilemleri ve iç çatışmalarından yola çıkarak insanoğlunun toplumsal, ahlaki ve dini değerleri de sorgulanır. Aynı sorgulamayı kendi içerisinde de farkında olmadan yapmaya başlayan okur, Raskolnikov üzerinden yaşamını, düşüncelerini ve sahip olduğu değerleri irdelemeye başlar. Suç ve Ceza Dostoyevski'nin Sibirya'daki cezaevinden döndükten sonra yazdığı, olgunluk döneminin ilk büyük romanıdır. "Suç ve Ceza'yı okuduktan sonra ilk kez yeteneğim hakkında bir kuşku duydum. Ciddi olarak bu işten vazgeçme ihtimali ölçüp tarttım." -Albert Camus- Yazar: Dostoyevski Çevirmen: Mazlum BEYHAN Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları İlk baskı yılı: 2011

"Bayım..." Sessizlik.... "Sessizliğinizi sorumu cevaplayacağınıza dair kabulleniş olarak kabul ediyorum?" Sessizlik... "Eğer... Eğer bir gün gidersem beni özler misiniz?" Her zamanki gibi cevap gelmeyince gözüne gelen bir saç tutamını kulağının arkasına sıkıştırarak devam etti. "Hani her zaman dersiniz ya 'Git.' diye. Eğer olur da bir gün gerçekten bu laf dinlemez kalbim kırılır da kaldıramazsa... İşte o zaman gerçekten gidersem kal der misiniz? Ya da bir kez olsun düşer miyim o kalabalık zihninizin bir köşesine? " Beklentiyle yanındaki adamın yüzüne baktı. Eğer o süre zarfında göz bebeklerine baksaydı biri gerçekten beklentiden titrediğini görebilirdi. İhtiyacı vardı... Olumlu tek bir kelimeye muhtaçtı. Her ne kadar korksa da pes etmek üzereydi. Kırılıyordu işte kalbi. Her geçen gün istenmeme hissiyle biraz daha kırılıyordu. "Ah, Lamia. Bu Kırık Kalpler Durağının senin gibi kırılgan bir leydi ye göre olmadığını ilk günden beri anlatmaya çalıştım. Buradan gitmek ancak mutluluğa bir adım daha yaklaşman demek olur." Alamamıştı işte. Gözlerinin içine yalvarırcasına baksa da alamamıştı yine. 26.11.23

TAMAMLANDI "Diego Velázquez'ın bize vermek istediği mesaj ney?"

•şarabı sev,, şarabı sev, tütünü incitme, beni de unut artık. 🥂serinin devamı "i love wine since you've been gone 2 | vrosé" adlı kurgudadır. [vrosé fanfic.] [24.12.20]

[TAMAMLANDI] Yeni başlayanlar için sabır ve umut dersleri. Reşat Nuri Güntekin

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, ilk kez 1922'de yayınlanan, Stefan Zweig tarafından yazılan uzun öykü. Mektup biçiminde yazılan eser, ünlü bir yazarın hatırlamadığı bir kadından aldığı mektuptan oluşuyor.

Zweig bu novellası'nda bir kadının yaşamını bütünüyle değiştiren yirmi dört saatlik deneyimini anlatırken, insanda içkin saplantıların ve dayanılmaz arzuların sınırlarında gezinir. Özgürce ve tutkuyla içgüdülerinin peşine takılan bir kadının bu kısa ve yoğun hikâyesi, kadın kalbinin sırlarına ermiş ustanın kaleminde olağanüstü bir anlatıya dönüşür. Yapıtı için mekân olarak muhteşem atmosferiyle Fransız Riviera'sını seçen Zweig, 1920'li yılların sonlarında Avrupa'nın "kibar" tabakasının ikiyüzlü ahlak anlayışına yönelik eleştirel tavrıyla dikkat çeker.

•üzgünüm sevgilim,, Kim Jisoo ve oğlu her gün Kim Namjoon'u ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde ziyaret ederlerdi. ©Tüm hakları Kim Namjoon'un gözyaşlarında saklıdır. by GLOVINIA

"Konuşamıyor mu?" Genç adam kendi bebeği olduğunu söyledikleri çocuğa iğrenerek bakıyordu. Gözlerinde sevgi yoktu, yüreğinde de yoktu. "Maalesef, erken doğumdan ve anne karnında aldığı darbelerden ötürü ses telleri kalıcı hasar almış." -