AvniKuru
Eve geldiklerinde Ateş ve Su nihayet baş başa kalmışlardı. Gökyüzü, kızıl ve altın tonlarının dans ettiği bir tabloya dönüşmüştü. Sahra'nın Gözü, bu iki eşsiz varlığın buluşmasına tanıklık etmek için sessizce bekliyordu. Ateş, soyluluğun ve ihtişamın somut bir örneği olarak, güneşin son ışıklarında parıldayan bir siluet çiziyordu. Onun heybetli yapısı, çevresindeki her şeyi aşan bir kudretin işaretiydi. Alevlerin efendisi, kızıl ve turuncu gün batımının ışıkları arasında, Su'ya doğru ilerliyordu.
Ateş, Su'ya yaklaştıkça, onun güzelliği karşısında bir an için durakladı. Bu, sadece fiziksel bir çekim değil, aynı zamanda ruhların derin bir buluşmasıydı. Ateş'in gözlerindeki kızıl ışık, Su'nun gözlerindeki turkuaz mavisiyle birleştiğinde, evrenin tüm renkleri bir araya gelmiş gibi bir görüntü oluşturdu.