MustafaKaya891
Bir aşk hikayesi, her zaman başlangıçtan sonrasını bilmeden yazılır. Bazen bir bakış, bazen bir kelime, bazen de sadece bir an, hayatınızın geri kalanını değiştirebilir. "Gittiğin Gün Yaz Bitti" de öyle bir hikaye; iki ruhun birbirine dokunmaya, bir birini keşfetmeye başladığı, ancak birbirlerini tamamen anlamanın imkansız olduğu bir aşkın öyküsü.
Mehmet ve Defne, birbirlerinden çok farklı hayatlar sürüyor olabilirler, ama her birinin içindeki yalnızlık, korkular ve arzular, onları birbirine bağlar. Bu hikaye, yalnızca bir aşkı anlatmaz. Aynı zamanda insanların kırılganlıklarını, güven arayışlarını, kaybolmuş anları ve bazen kaybolan insanları da keşfeder. Aşk, çoğu zaman güzel ve tutkulu bir duygu olarak başlar, ama zamanla duvarlar, yanlış anlamalar, korkular ve kıskançlıklarla şekillenir.
Birbirlerine duydukları hislerin, ne kadar gerçek ve derin olduğunu sorguladıkları bir yolculuğa çıkacaklar. Bu yolculuk, sadece birbirlerini bulmaya değil, aynı zamanda kendilerini keşfetmeye de vesile olacak. Fakat bazen, sevdanın en yüksek noktasında bile bir şeyler eksik olabilir. Ve bazen kaybetmek, kazanmaktan daha fazla şey öğretir.
Bu hikayede, yazın sıcaklığına rağmen, sonun ne olacağını bilmeden ilerleyecekler. Ne kadar derine inebilirler? Hangi duvarları aşabilirler? Ve en önemlisi, gerçek aşkları bir araya getirebilecekler mi?
Hayat, bazen kısa ve bazen de hiç beklemediğiniz bir şekilde geçip gider. Tıpkı yazın bir gün bitip, geri dönmeyecek şekilde kaybolması gibi. Ama her kaybolan şeyin, ardında bıraktığı bir iz vardır. Bu hikaye, kaybolan o izleri takip eder.