gunduzuntekbulutu
- Reads 4,529
- Votes 233
- Parts 18
"Umarım odadan çıkan sen olursun, küçük mercan," diye fısıldadı. "Bizi sen kurtarırsın diye söylemiyorum bunları. Yaşamı bir tek sen hakkettiğin için söylüyorum," dedi sıcak, samimi bir fısıltıyla.
Küçük mercan.
"Bana neden mercan diyorsun, Victor?" Ölmeden merakımı gidersem bir şey değiştirir miydi?
"Çünkü sen onu temsil ediyorsun. Bilgelik, ölümsüzlük ve ateş. Gerçek mercan taşını alevlendirmek için bir çakmak gerekli, Rose. Sen mercansın. Sinirlendiğinde veya gerildiğinde gözlerin ateşin silueti gibi harlanıyor," dedi ve ayağa kalktı. "Sen ateşsin, Rose. Sen bilgesin, savaşçısın. Sen, bizim karanlık dünyamıza tek ışık verensin."
Ben ışığın olduğu yeri karanlığa çeviren tek kişiydim. Bu böyleydi ve hep böyle devam edecekti.
"İlk günden beri böyleydin ve hâlâ böylesin." Tam karşımda durdu, tek elini yanağıma dayayıp bana doğru eğildi. "Sen umutsun, Rose. Benim kaybolan umudum seni gördükten sonra alevlendi. Bana o duyguyu sen yaşattın ve yaşatmaya devam edeceksin. Ben yaşamı değil, bu duyguyu istiyorum. Ben bu duyguya açım..." Dolgun dudakları dudaklarımın üzerinde ufak dokunuşla durdu, küçük bir öpücük kondurup kendini geri çekti. "Son günümüze kadar, mercan," diye fısıldadı gözlerimin derinliklerine bakarak.
...
Vicdanım merhametimin önüne geçtiğinde o benim için bir idam ipi oluyordu. Kalbimin acı sızıntısı, gerdanımı oraya bağlamamam için yalvarıyordu. Kana bulanan ellerim toprağa gömülmek istiyordu. Gördüklerine inanmayan gözlerim karanlığa davetiye veriyordu ve duyduklarına inanamayan kulaklarım kendi sesimi bile duymak istemiyordu. Ancak şeytana olan kinim her geçen gün artıyordu.