alraganinsahibesi
- Reads 11,854
- Votes 1,561
- Parts 7
Alabildiğine havayla doldurdu ciğerini. Sonra önünde uzanan topraklara baktı, masal diyarlarından çıkmış gibi güzel topraklarına.
"Söyle bana Çamlıkaya!" diye bağırdı.
Sesi kayalığı, meşe ağacını, çayırlığı, küçük dereyi tuttu. Arkasındaki çalılıktan saksağanlar havalandı. Sert bir rüzgar esti. Saçındaki karahindiba tohumlarını aldı götürdü.
Biraz gersinde duran kızlar kıkır kıkır gülüştü. Ne kadar da şenlerdi. Ne kadar da tasasız. Tek dertleri annelerinin onlara fazla ev işi yaptırıyor olmasıydı ya da derslerinin gitgide zorlaşması, veya gezip tozmaya vakit bulamayacakları kadar yorulacakları hasat zamanının yaklaşması. Bir zamanlar o da onlar gibiydi. Ve yaşı da öyle çok büyük değildi onlardan.
Gözlerini yumdu. Yumruklarını sıktı. Sonra o uçurumun kenarında esen rüzgara geçmişte kalan tüm dertlerini bıraktı. Kendine ahdetti oracıkta. Bu, eller uğruna son ağlayışı olacaktı.
Gözlerini tekrar açtı, bir kez daha baktı köyünün topraklarına. Ve Güldeniz savaşmaya işte o zaman başladı.
"Bir kadının yüreğinden büyük müsün?" diyerek. "Söyle bana Çamlıkaya. Söyle! Bir Güldeniz'in yüreğinden büyük müsün sen?"