"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına sokulur."
Saka ve Sanrı'da tanıdığımız Gurur ve Farah'ın hikayesi.
SVS'den bağımsız bir kurgu olduğu için Sarkaç'a başlamak için önce Saka ve Sanrı'yı okumanıza gerek yoktur.
Ben 46 yaşında bir kadındım! Vergi daireleriyle kavgaya tutuşmuş, üç patron kovalamış, yedi kere taşınmış, bir de koca kahrı çekmiş bir kadındım ben! Şimdi ise... daha doğru düzgün dili dönmeyen bir cüceye dönüştüm. Bu da yetmezmiş gibi yetimhanedeydim.
Yıllarca ait olmadığınız bir gezegende sahip olduğunuz onlarca doğaüstü gücü kimseye belli etmeden yaşamak zorunda kalsaydınız; size verilen şans ile her daim merak ettiğiniz esas gezegeninize gitmek ister miydiniz?
Peki orada yaşayanların yalnızca bir gücü varsa ve güçlerinizi yine saklamanız gerekiyorsa?
Cecelia Oswant esas benliğini saklamayı kabul ederek aşkın, ihanetin ve aldatmacaların kendini beklediği Hades'e gitmeye karar verdi.
Gittiği gezegende güçlerinin peşine düşebilecek onlarca kötü Seltae olduğunu bilerek.
Sonrasında ne mi oldu? Gelin birlikte keşfedelim...
FANTASTİK içinde #1
Özelgüç içinde #1
YETENEK içinde #1
SİHİR içinde #1
Kaza geçirdikten sonra okuduğum novelin içinde buldum kendimi!?
Bu nasıl olabilirdi ben bu dünyaya nasıl düşmüştüm.
Eğer buradan çıkamazsam o zaman hayatta kalmaya çalışmalıydım.
~~~
Herşey benim kurgumdur.
Sadece karakterler alıntıdır.
Bildiğimiz dünya yıkılalı çok oldu. Dünyanın her tarafında bilinmeyen geçitler açıldı ve dünya bilinmeyen canavarlarla kuşatıldı. İnsanlar çok kısa sürede adapte olsa da bir çoğu öldü ve hala güçsüzler. Bir grup arkadaş yeni ev arayışında geçitlerden geçerek ilerlediler ama kaçmak için birinin feda edilmesi gerekiyordu.
Giden araca bakarken yüzünde büyük bir gülümseme vardı. Terk ettikleri kişi gerçekten bildikleri kadar güçsüz müydü?
Yeni boyutlar ve güçlü canavarlar. Zorlu bir yolculuk ve büyük savaşçılar! Dövüşmeye hazır mısınız?
Zengin Kont ailesinin tek kızı öldürüldü. Ama onun adına üzülen yoktu. O ona olan nefreti anlamadı. Bir gün gözünü bir hayalet olarak açıncaya kadar. Kendi bedeninin başkası tarafından hareket ettirildiğini gördü ve onun için üzüldü. Ama çok yakında o kişi istediği her şeyi aldı. Diğerlerinin sevgisini, çok uğraştığı her şeyi. Hatalı olan o muydu? O kızı ölene dek izledi sonunda o ölünce o da kaybolmayı umdu, ama her şeyin başladığı zamana tekrar geri döndü.
Bu sefer onu istemeyenler için uğraşmayacak! Peki neden biraz para kazanıp onları tokatlamıyoruz?
Ya dünyanın bir numaralı suikastçisi 'normal' bir kızın bedeninde reenkarne olursa? Aradığı intikamı bulabilecek mi? Ya da bu küçük kasabadaki sırlar onu engelleyecek mi?
*Bahsedilen olaylar tamamen kurgudur. Anlatılanları denemeyin veya örnek almayın.
"Tanla"dedi üzgün ve sakin bir şekilde gözlerime bakıyordu.
"Beni istememeni anlıyorum"dediğinde kısık bir sesle mırıldanırken"ama ben neden seni istemediğimi hala anlamıyorum"demiştim gözlerine bakarken.
Sözlerine şöyle devam etmişti:"Goryeo krallığının prensi 4.Prens Wang So yüzünden benim kötü biri olduğumu düşünebilirsin lakin ben ne yaptıysam Türk obaları ve bizim geleceğimiz için yaptım bence artık sen de 4.Prensi unutup hayatına devam etmelisin ki 4.Prens öyle yapıyor duyduğum ulağa göre yeni bir cariye ile evlenmiş."dediğinde tepkisiz bir şekilde Barlas beyi dinliyordum.
🤍🤍🤍🤍🤍🤍🤍🤍🤍🤍🤍🤍🤍🤍🤍
2000 li yıllarda doğan bir kız çocuğunun yaşadığı olaylar sonucunda 13.yüzyıla tarihi bir yolculuk yapması ve geldiği yerde başka birinin bedeninde olmasını nasıl geri döneceğini bulmaya çalışmasını bu yolda bir çok gizem ile karşılaşmasını anlatan bir hikaye ile karşı karşıya kalacaksınız.
Ailesine karşı özlemi giderek artmakta iken geldiği yerden de ayrılmak istemez yapacağı seçimi birlikte okuyup görelim.
Bu kitabı;
Kaybolanlara,yıldızla, ayla güneşle, okyanusla, denizle, yağmurla konuşanlara, yaşamak için sebep arayanlara, korkmuşlara, son verenlere
adıyorum