Canım sıkılıyordu bende hayatımı onun üzerine kurduğum diziyi izlemeye karar vermiştim televizyonun kumandasına doğrulmuştum. Televizyonu açmıştım evet dizim başlamıştı dizinin adıysa "DOCTOR WHO" idi kendimi bildim bileli o diziyi izliyordum eski bir diziydi evet ama sanki tanrı o diziyi yaratırken benim yönetmenliğimden ilham almisti. Ama ben 13 yaşinda sıradan bir kızdım sadece sıkıcı bir hayatım vardı derken buuuuumm !! çok tanıdık bir ses wooorp woooorp !! bu izlediğim dizideki 1960'lardaki telefon kulübesiydi ona Tardis deniyordu uzayda ve zamanda yolculuk edebiliyordu üstelik. Tam bir mucize ama benim bildiğim birşey vardı bu imkansızdı ama söz konusu o adam ise imkansizlik haznem genişliyordu. Gözlerimden yaşlar akıp gidiyordu durduramiyordum. ve bunun yanı sıra apartmanın merdivenleri 5'er 10'ar iniyordum yanına varmıştım fakat yine benim gördüğüm rüyalardan biridir diye içimde bir şüphe. Kapıyı çaldım ve bir adam çıktı evet,evet işte bu o bir papyonu olan deli bir adam

Aşk hiç bu kadar karanlık olmamıştı... Bir tarafta zenginlik ve lüks içinde yaşayan Buket, bir tarafta herkesin korktuğu, tehlikeli ve insafsız Kağan! Buket'in hayatı babasının iflasıyla değişir ve eski kusursuz günlerini İzmir'de bırakarak zorlu bir yaşam süreceği Ankara'ya taşınmak zorunda kalır. Buket, çevresine ve yeni başladığı liseye uyum sağlamaya çalışırken öyle büyük bir hata yapar ki her tavrıyla belayı temsil eden Kağan'ın tüm dikkatini üzerine çeker. Hiçbir sınır tanımayan Kağan, Buket'e olan öfkesini göstermekten geri durmaz. İkisi de birbirinden ölesiye nefret ederken, kaçınılmaz sona doğru adım adım yaklaşıp kendilerini imkânsız bir aşkın içinde bulurlar. Tehlike, bir gölge misali Buket'in üzerine çöktüğünde, Kağan'ın ürkütücü karanlığını aşkıyla aydınlatabilecek mi? Yoksa etrafını saran karanlığa yenilerek ruhunu siyaha kaptırıp yok olup gidecek mi?