hellenniumm
- Reads 8,636
- Votes 556
- Parts 13
Beklenmedik şekilde anne ve babasını kaybeden Miray, onların geride bıraktıkları küçük erkek kardeşine artık abla değil, anne olmak zorundaydı. Onlara sahip çıkacak kimsenin olmamasından dolayı anne ve babasının kafesini işletmeye başlayıp üniversiteyi bırakmak zorunda kalan genç kızın hayatı, 'eski bir tanıdığın' hayatına girmesiyle tekrardan değişir.
-------------------------------
"Anne!" diye seslenen küçük çocukla tezgahın arkasında duran Miray ve sipariş vermek üzere olan Ali ona dönmüştü.
"Bekle birtanem, bak müşteriyle ilgileniyorum," dedi Miray ise uyarır tonda arkasında kalan kapıdan kafeye dalan miniğe.
"Sorun değil, benim zamanım bol." diyerek araya girdi Ali tebessümle küçük çocuğa dönerken. Miray çekingenlikle küçük çocuğa dönüp uzattığı oyuncağa baktı. "Ne oldu?" diye sorduğunda Miraç gülerek onun boyuyla eşitlenmek için tek dizini yere yaslayan genç kadına baktı. "Hiiiç!" diye heyecanla konuşup onun boynuna atladığında minik kahkahaları Miray ve Ali'yi de güldürüyordu. "Sarılmak istedim anne!" diye devam etti ve Miray'ın kolları arasından kaçıp tekrar içeriye gittiğinde Miray da derin bir tebessümle ardından bakarak doğruldu.
"Oğlunuz mu?" diye sordu Ali, genç kızın parmağında yüzük görmediği için içten içe umutla sevinirken.
"Sayılır, evet ama hayır. Karışık..." dedi Miray ne diyeceğini bilemeyerek.
"Orta şekerli bir türk kahvesi eşliğinde anlatabilirsiniz, isterseniz tabii," dedi Ali büyük bir adım atarak. "Hava kapalı, kimse görünmüyor etrafta. Tabii değerli vaktinizi bana bahşetmek isterseniz..."
Miray gözlerini kırpıştırarak karşısında 1990'lı yıllarda şiir kitaplarından fırlamış gibi duran adama baktı.
"O-olabilir, tabii!" dedi kekelediği için aniden hafif yükselerek.
Ali'nin tebessümüyle kendisi de minik bir tebessümle kahveleri hazırlamaya koyuldu.