Ortaçağ Avrupa'nın ihtişamlı ama gölgelerle dolu saraylarında, iki komşu krallığın kaderi yavaş yavaş kesişiyor. Prenses Valerisse, ailesinin tahtını ve halkını korumakla yükümlü, cesur ve asil bir kadın. Babası, sarayda planlanan gizli bir ihanetin farkına varmış ve kızını koruma altına almak için seçkin bir ekip görevlendirmiştir. Prens Alaric, kendi krallığının çıkarları için bilgi toplamak amacıyla saraya gizli bir kimlikle gelir. Kimse onun gerçek kimliğini bilmez; yanında sadece sadık bir yardımcısı vardır. Alaric'in amacı, sarayda olup bitenleri gözlemlemek ve krallığı için stratejik bilgiler toplamaktır, ama sarayın içindeki tehlikelerin farkında değildir. İki veliahtın yolları, tesadüfler ve kaderin ince iplikleriyle kesişir. Valerisse ve Alaric arasında ilk bakışta fark edilemeyen bir çekim vardır; ama her adım, her bakış, hem saray entrikalarını hem de kalplerindeki duygusal fırtınaları tetikler. Gizem, romantizm ve siyasi gerilim birbirine karışırken, okuyucu sarayın taş duvarları arasında hem tehlikeyi hem de aşkı hisseder.

Bir ihanet, iki aileyi sonsuz bir savaşa mahkûm etti. Geçmişin külleri hâlâ sıcak; sırlar fısıldıyor, kan hâlâ hatırlıyor. Miran Yalçın... Düşmanına diz çökmeyi reddeden, asi, gururlu bir kadın. Taygun Karahan... Gözlerinin ardında buz gibi bir karanlık taşıyan, soğuk ve güçlü bir adam. Onların yolları nefretle kesişti. Aileleri, yıllar önce kanla bozulmuş bir yeminin esiri. Ama kader, onları yalnızca savaşmaya değil... hissetmeye de zorlayacak. Düşmanından nefret etmeye devam edebilir misin... Kalbin ona ihanet etmeye başladığında? İsyan mı kazanacak, yoksa sevda mı? Yoksa her şey çok daha karanlık bir bedelle mi ödenecek?..