Alt Şehir Serisi Birinci Sezon, Alt Şehrin Serserisi Suçun ve suçlunun legal olduğu bir alt tabakanın serserisi olan Kim Mingyu geçimini her türlü teklif ve suçla sağlıyordu. Birkaç karat için her şeyi yapan serserinin bu sefer görevi Jeon Wonwoo'dur. İkinci Sezon, Alt Şehrin Fahişesi Üst şehirde basit bir bürokratın oğlu olan Seungkwan sevgilisinin ihanetine uğrayınca serserinin sayesinde kaçtığı alt şehirde fahişelik ile yeni bir hayat kurar. Üçüncü Sezon, Alt Şehrin Efendisi Alt Şehrin güçlü isimlerinden Yoon Jeonghan bu zorlu şehirde olağan hayatını sürdürürken üst şehrin önemli isimlerinden Şansölye'nin eski askeri ile tanışır.

Dünyanın ölümüne yakın bir gelecekte Mars'a koloni kurmak için bir proje başlatılır.

Seungkwan:Şirkete yeni gelen genel müdürün adı joshuaymış Hoshi:Deccal exi cıkıyormus birde Dk:HASSİKTİR O Dokyeom'un lisede platonik olduğu joshua, Şirketine genel müdür olarak atanmıştı. (ben ve götümden uydurduğum senaryolar) . . . Düzyazı/texting

Başmelek Woozi geçmişte yapılan bir savaşta öldürülür. Geriye sadece özü kalır. Evrene yetemeyecek kadar az olan öz için anlaşma yapan, cennetin ve cehennemin, şeytanların, meleklerin ve arada kalan insanların hikayesi. Ficte çok fazla zaman geçişi vardır. Bir önceki bölüm 2000'li yılları anlatırken kendinizi bir anda geçmişte 1900'lerde ya da daha da geçmişte veya 1996 yılında bulabilirsiniz. Doğaüstü bir seventeen fic'idir. Hikaye tamamen homoseksüellik içerir. Lütfen homoseksüelliği sevmiyorsanız, hikayeye hiç bakmayın. (Seventeen fic'i olmasına rağmen bolca SHINee ve birçok beğendiğim idolü içeriyor. Her an bir yerlerden fırlayan birilerini görebilirsiniz. Tetikte olun.)

Joshua kalemi oldukça iyi olan bir edebiyat öğrencisidir, Seokmin ise bölümünün en iyi oyuncusudur. Üniversitenin mezuniyet için düzenlediği tiyatroya senarist aradıklarını duyan arkadaşları Joshua'nın yeteneklerini duyurmak adına ondan gizlice defterindeki bir senaryoyu alıp adını seçmelere yazdırır. "Sen sahnenin parlayan yıldızısın bense gecenin karanlığıyım. Benden uzak dur Seokmin ben senin ışığını söndürürüm." "Gecenin karanlığını aydınlatan yıldızlar değil midir Joshua? İzin ver karanlığını aydınlatayım."

"Hiç aşık olmadım biliyor musun? Yazdığım şarkıların ilham kaynağı aşk değildi ama artık bir ilham kaynağım var. Şimdi aşkın ne demek olduğunu biliyorum. Teşekkür ederim Seungkwan, bana aşkın ne demek olduğunu öğrettiğin için."

Işıklar göz kamaştırıcı, kameralar her yandan dünyaca ünlü F1 pilotu Mingyu'ya dönüktü. Henüz yarış sonrası podyumdan inmiş, tulumunun fermuarını göğsüne kadar açmış, boynunda ter damlaları vardı. Basın odası tıklım tıklım doluydu. Sürüyle gazeteci sorular soruyordu. İçlerinden biri elini kaldırıp sesini yüksek tutarak sorusunu sordu. "Mingyu, yarış dışında hayatın nasıl? Spot ışıklarının dışında seni görmek zor. Hiç modellik gibi daha sakin işlerle ilgilenmeyi düşünür müsün?" Mingyu kısa bir kahkaha attı ve mikrofonu kendine çekti. "Açıkçası, pistteki disiplinle kıyaslandığında modellik bana fazla kolay geliyor. Giyin, yürü, bak." Omzunu silkti umursamazca. "Hele sadece soğuk bakışla ünlü olanlar var ya... Onlara kıyasla bence gerçek cesaret direksiyonun arkasında, üç yüz kilometre hızla gidip son virajı almak." Salondan bir uğultu yükseldi. Gazeteciler hemen not almaya başlamışlardı çünkü Mingyu kimden bahsettiğini açıkça söylemese de soğuk bakışlarıyla ünlü model denince herkesin aklına tek bir isim geliyordu: Jeon Wonwoo.