minazsuu
Bir mektup, iki mektup, üç mektup, tıp.
Dört mektup, beş mektup, tıp.
'Seni bir türlü içimde yok edemedim. içimde bir yerlerde hala döneceğine dair bir umut ve bir inat...'
'sen burada birini mi bekliyorsun?' diye bir ses yükseldi sol yanımdan. Sarışın, bal sarısı gözleriyle, bir erkek çocuğuydu. Sahi, neyi bekliyordum?
Mektup.
Mektubum yarım kalmıştı. Ne yazacağımı da unutmuştum. Sıkkınca küçük çocuğa döndüm. ''beklemiyorum. Burada oturan herkes birisini mi bekler?'' demiştim tek düze sesimle. ''ben yalnızca annemi ve babamı beklerken burada, bu bankta otururum. Onlar beni yalnızca burada bulur.''
Tokat hissi.
Sahi, hangisini bekliyordum? Annem? Babam? Yoksa hayatımı mahveden adam mı?
Kafamın içerisinden bir ses yükseldi.
Şövalye'ni.