Zerda_i
- Reads 1,374
- Votes 832
- Parts 19
'Saat bir olduğunda içerisi tıklım tıklım dolmuştu. Küçük bir yer olduğu için hemen kalabalıklaşıyordu. O sırada içeri biri girdi. Takım elbiseliydi ama kravatını çıkarmış, gömleğinin iki-üç düğmesini açmıştı. Yorgun görünüyordu ama yüzünde hafif çapkın bir gülümseme vardı.
Buraya böyle giyinen biri pek uğramazdı, bu yüzden hemen dikkatimi çekti. Patronum John hızla onun yanına gitti. Akrabası mıydı acaba? Çünkü normalde müşterilerle pek ilgilenmezdi.
Lora'nın yanına gidip alçak bir sesle sordum:
"Takım elbiseli geleni gördün mü?"
Başını onaylar şekilde salladı.
"Kim olduğunu biliyor musun?"
"Evet, biliyorum. Rüzgar Aslansoy."
"Rüzgar Aslansoy mu!? Türk mü? John onun yanına gidince akrabası sanmıştım."
Lora bu söylediğime güldü.
"Alakaları bile yok. Senin gibi Türk. Burada bir şirketi var. Aslında Türkiye'de yaşıyor ama işleri için ara sıra buraya geliyor. John, ailesinin oldukça varlıklı olduğunu söylemişti. Arada bir içki içmeye de uğrar."
Gözlerimi tekrar ona diktim, daha dikkatli incelemeye başladım. Siyah saçlı, hafif esmer tenli ve kemikli bir yüzü vardı.
"Hey! Dila, sana konuşuyorum, dinlemiyor musun beni? Yakışıklı değil mi?" dedi gülerek.
"Ha! Dalmışım. Kim? O mu? Normal, idare eder." dedim.
Ufak bir yalan söylemiştim çünkü gerçekten yakışıklıydı ama bunu Lora'nın bilmesine gerek yoktu. Tekrar gözlerimi ona çevirdiğimde göz göze geldik. Kalbim, istemsizce hızlandı. O an kaçmam gerekiyormuş gibi hissettim ve hızla başka yöne baktım. Sipariş üzerine içki hazırlamaya başladım. Onun buraya doğru geldiğini fark ettim.
Tam karşıma oturdu.'
~~~
Dila Yalman, geçmişinin izlerini kalbinde taşırken, Rüzgar Aslansoy hayatındaki kaosun içinde bir aşka yer olmadığını düşünüyordu. Ama kader, onları bir araya getiren o geceyi çoktan yazmıştı. Bazı geceler sonsuzdur...