Christopher Adams, soylu bir aileden gelen, şımarık ve popüler bir lise öğrencisidir. Tek çocuk olması, ailesinin onu şımartmasına sebep olmuştur. Chris, ailelerin sahip olmasını istemeyeceği türden alışkanlıklara sahip olan, okulun en büyük zorbalarındandır. Ve hayatı dibine kadar yaşamaktadır. Leila Blue Roberts, arka planda kalıp, kendisini dünyadan soyutlamış, sıradanlığın dışında bir genç kızdır. İnsanlardan uzak kalarak hayatta kalmanın bir yolunu bulmuştur. "Yüz yüzeydik. Gözleri gözlerime değiyor gibiydi. Okyanusu, elamı okşuyordu. Beyaz teni, güneş saçlarıyla bir ahenk içindeydi. Sağ irisinin alt köşesinde minicik bir gri nokta vardı. Bunu yeni fark ediyordu elam. Diliyle kiraz dudaklarını yalayıp dudaklarını ıslattı. Resmen, gel beni öp, diyordu. Ama yapamazdım. Dün onun güvenini yeterince kaybetmiştim. Kazanmaya çalışmam gerekirken kaybedici tavırlar sergilemeye devam etmek büyük aptallıktı. Ben de zaten aptaldım. Dudaklarım aralandı. Ona daha da yaklaştım. Aramızda milimetrelik bir mesafe vardı. Dudaklarımı kulağının kenarına dayayıp fısıldadım; "Leila, gece yarısı güneşinden bile güzelsin."

Alara Pars, sıradan bir insanın istediği her şeye sahiptir; para, şöhret, saygın bir çevre... Fakat bütün bunlar, onun mutluluğa ulaşması için yeterli değildir. Geçmişin karanlığı hala ensesindedir. Bir gün yaşanan bir olay, Pars Ailesi'ni paramparça eder. Alara'nın çatlakların arasından sıyrılıp kendi yolunu bulması gerekmektedir. Franco, İtalya'nın Ogliastra kasabasında yaşayan kalbi kırık bir delikanlıdır. Onun için hayatta önemli olan çok az şey vardır; ailesi, dostları bir de müziği. Hayatına bir anda giriveren genç bir kız tüm hayatını altüst edecektir ya da onu elinden tutup geçmişin karanlığından çıkaracaktır... İki ruhu yaralı gencin birbirini buluşunun acı-tatlı hikâyesi. Gitarcı ve Bal Yıldızlarla dolu bir hayat. "Ben artık o küçük kız değilim." -Alara Pars'ı hatırlayan var mı?