hermmesis
Geçmişten koparılan kanlı gözyaşı kendini unutturduğunda geriye sadece beden kalırdı.
Bir bebek doğdu. Koparıldı o gün annesinin kucağından ve o gün bir anne boş kundağa döktü şeffaf kanla bezenmiş ilk gözyaşını. Acısını o kundağa yaslanarak, sarılarak yaşadı.
Bir baba ilk kez bu kadar zayıf olduğuna isyan etti, kızından kalan bir adet kıyafet parçasına döktü isyan dolu gözyaşlarını. O yaşları silecek bir kızı yoktu artık, hiç var olmamış gibiydi.
Bir abi yaşadı ilk kez kaybetmeyi. Kalbine saplanan hançer ruhunu akıttı ve geriye bir beden kaldı. Kardeş sancısını yaşadığı yaşları son nefesleri oldu.
Ve o gün, kundağa düşen gözyaşı kururken, başka bir yerde, başka bir karanlıkta gözlerini açtı bir bebek.
Aylarca duyduğu annesinin sesiyle değil, düzenli bir şekilde ses çıkaran makinanın sesiyle açtı gözlerini karanlığa
O artık bir kız çocuğu, insan veya bebek değildi. O artık 107 numaralı bir deneydi.
Adı yoktu.
Kimliği yoktu.
Ailesi yoktu.
Ama içinde, çok derinlerde bir yerde, hâlâ ağlıyordu. Annesinin şefkatli kollarına sarılarak geleceğini umduğu Dünya, gözlerini açar açmaz ona ilk kazığını vurmuştu.