ravza123az
Ben doğduğumda dünya çoktan tükenmeye başlamıştı. Sular çekildi, toprak kurudu, gökyüzü griye döndü. İnsanlar artık nefes alırken bile zorlanıyor, hayatta kalmak için küçük topluluklar halinde birleşiyordu. Benim yaşadığım topluluk da böyleydi; ama biz sıradan değildik. Her birimizin içimizde farklı bir güç vardı. Kimi ateşi kontrol ederdi, kimi rüzgârı çağırırdı, kimi ise taşları avuçlarının içinde ufalardı. Herkesin lanet dediği, bizim ise varlığımızın gerçeği buydu.
Ama ben... Ben farklıydım. Küçüklüğümden beri bana "ışık" derlerdi. Ellerimden çıkan parıltıyı gizlemem için beni uyardılar hep. Çünkü ışık, burada sadece bir güç değildi; tanrıların unsuru olduğuna inanılan, kimsenin kolayca dokunamadığı bir sırdı. Işığı çağırabiliyor, karanlıkta yol bulabiliyordum. Ama bunun ne kadar tehlikeli olduğunu bilmiyordum.
Çünkü bilmediğim bir şey vardı: Işık sadece bana ait değildi. O, dünyanın kalbine bağlıydı. Dünya artık ölüyordu ve ben, farkında olmadan onun son umuduydum. Eğer ışığımı kontrol etmeyi öğrenemezsem, her şey karanlığa gömülecek. Ama eğer başarabilirsem... belki de yeniden doğuşun anahtarı ben olacağım.
Ve işte bu yüzden, hem insanların umudu oldum hem de korkusu. Çünkü ışığım kurtuluş da getirebilir,yok oluşta...
Gölgelerin sustuğu yerde benim ışığım konuşacak...