Güneşi görürsen söyle
kitabsever59
- Reads 1,849
- Votes 835
- Parts 10
Çocuk daha yeni on sekizine basmıştı .Her şey mutlulukla dolup taşacakken, beklenmedik bir vedayla yarıda kaldı hayatı. Bir dostun soğuk toprağa düşüşüyle geride kalan her şey ,yarım kalan kahkahalar, tutulamayan eller ve asla bitmeyecek bir kaderin hüznüydü.
Harun, on sekizinci yaş gününden sonra bir daha asla toparlanamadı. Yıkıldı, ayağa kalktı belki, ama her kalkışında daha derin bir çukura yuvarlandı. Düştüğünde kaldıracak kimsesi yoktu. Elini uzatan her şey bir duman gibi dağılıyor, onu biraz daha yalnız bırakıp gidiyordu.
Arkadaşının ölüm haberi, kalbini delen bir kurşun gibiydi. O günden sonra mutluluk, bir daha uğramamak üzere terk etti kalbini. Yerini sonu olmayan bir hüzün kapladı. Bu hüzün, onun gölgesi oldu. Her adımında, her nefesinde, onu takip etti.
Düştü, kalktı, savaştı, ama nihayetinde yine kaybetti. Kalbi, artık huzurun uğramadığı, kilitli bir kapıydı. Ta ki o mavi gözlerle karşılaşana kadar.
Bir rüyadan fırlamışçasına çıkmıştı karşısına. Bakışları, uzun zamandır kaybolduğunu bile unuttuğu bir sıcaklığı taşıyordu. O mavi gözlerde, kendini buldu Harun. O mavi gözler, onun huzuru oldu.
Rüyasında gördüğü, belki de hiç var olmayan o kıza tutuldu. Bu, hayata tutunmasını sağlayan tek gerçek umut oldu. Dipteki karanlıkta, ona doğru süzülen bir ışıktı...