gunesdemir
- Reads 475
- Votes 285
- Parts 6
Viranenin derinliklerinde nöbet tutan asker, çenesini bağlayan kilidin ağırlığını hissediyordu.
İçinde tuttuğu öfke, suçun tortusu ve unuttuğunu sandığı anılar nefesinin buğusuyla birleşip titriyordu.
Sekizinci üye gelmeden kilit açılmayacaktı.
Derken...
İkinci çan çaldı.
Havai fişekler yeniden göğe yükseldi.
Bu kez ışıklar daha kızıl, daha ağırdı; sanki gökyüzüne birileri sessizce kan serpmişti.
Aynı anda kilit tıkırdadı.
Çene çözüldü.
İçeride bekleyen o karanlık, ağır ve vahşi nefes dışarı süzüldü.
İnsan gölgesi yere düştü, yerine başka bir gölge kıpırdadı-adı olmayan, lakabı söylenmeyen, yalnızca sezilen bir vahşet.
Sekizinci üyenin ortaya çıkışıyla birlikte diğer yedisinin gözlerinde karanlık bir alev yandı.
Artık rütbelerin savaşı başlamıştı.
Rütbe yükseldikçe bedel artar;
bedel arttıkça insanlık çürür;
bir kez çürüdüğünde geri dönülecek yol kalmaz.
Yılbaşı gecesi şehirde kutlamalar sürerken,
viranenin karanlığında başka bir oyun sessizce başlamıştı
Gökyüzündeki her havai fişek, yaklaşan kanın yankısıydı.
Fantastik değildir!