The Sedition
Birbirimizi sevmek için yanlış dönemdeydik.
"Hiç seni sevebileceğimi düşündün mü?" Sehun alayla sordu. "Ben... Düşündüm." Sehun yan ağız sırıtıp, kolunu Luhan'dan kurtardı.
Sen bayım! Evet, sen! Üzerindeki gri takım elbiseyle file benzeyen adam! Yüzündeki o korkunç maskeyi indireceğim. Sen canavar değilsin. Sadece canavar olduğunu söyleyip insanları etrafından uzaklaştırmaya çalışan bir korkağın tekisin.
Felaketin ilk habercisi metrelerce öteden gelen patlama sesleriydi. Sonra ise yoğun sis ve kum fırtınası... Herkes başlarına gelecek şeyi çok önceden tahmin etmiş gibi çadırlarından çıkmış, kurak araziyi yararak geçen tankları, büyük ve korkunç zırhlı araçları bekliyordu. Ne olursa olsun hiçbirinin gözlerindeki kararl...
Tesadüflere inanır mısınız? Hayır mı? Peki, gecenin bir yarısı iki kişiyi öldürmekten aranan biri sizi rehin alırsa?
''Piyon? Ah, evet.'' Luhan gülümseyerek ayağa kalktı ve onun önüne geçti. Omuzlarından tutup, parmak uçlarında havalanarak onun dudaklarını dudaklarına bastırdı. ''Her oyunun sonunda, bütün satranç taşları aynı kutuya konulur. Hayatta budur, nasıl bir insan olursan ol, her son herkes için aynıdır. Herkes bir gün ölür...
Yine bir yolculuk, yine bir elveda. Yeni bir yaşam. Yeni bir dünya... Bütün vedalar neden aynı zamanda 'yeni' şeylere hoş geldin diyordu?