48 hours
"gökyüzü, güneşe ne demiş?" louis parmaklarıyla koltuğun derisiyle oynarken tekrar sordu. "ne demiş?" zayn kollarını beline dolarken kulağına doğru fısıldadı. "geceleri sensiz çok karanlık ve soğuk oluyor demiş."
"gökyüzü, güneşe ne demiş?" louis parmaklarıyla koltuğun derisiyle oynarken tekrar sordu. "ne demiş?" zayn kollarını beline dolarken kulağına doğru fısıldadı. "geceleri sensiz çok karanlık ve soğuk oluyor demiş."
"bazen tüm acıyı hatırlıyorum. bu yaralar iyileşecek gibi gözükmüyor. merak ediyorum, daha ne olabileceğini. kalabalık bir odada, yapayalnız hissediyorum. kendi kendime düşünüyorum, korku, pişmanlık, yalnızlık... benim bundan kaçışım yok." "hâlâ kalan yaralarını görüyorum. seni görüyorum louis, bakıyorum..."
"korkularını benimle yenebilirsin." "korkum yanı başındaysa bu çok zor, harry." "acısıyla tatlısıyla pes etmeyeceğim, louis."
"bu, hayatımda aldığım en güzel ikinci hediye." "hmm, ilk hediyen?" "sensin."