Bu hikaye 2 bölümden oluşan bir Eric Divergent Fanfiction'udur. Hikaye içerisinde Arrow'dan da alıntılar vardır. 1. Kitap Katelyn her zaman Dürüstlük kurallarına göre yetiştirildi. Hayatı tamamen planlıydı, ailesi onun için bir hayat kurmuştu. Bir nişanlısı, yöneteceği bir topluluk hazırdı. Yapması gereken tek şey Dürüstlük'ü seçmekti. Yapmadığı şey ise bu hayatı kabul etmekti. Katelyn, Cesurluk kömürüne kanını damlattığı andan itibaren yeni bir kişi olmuştu, hayatına yeniden başlıyordu. Ama kimseye güvenemezdi. Can yoldaşı Alice hayatını mahvedecek, düşmanı Eva en yakını olacak, aşığı James kardeşi olacaktı. Peki topluluk lideri Eric? Hayatında onun yeri neydi? Aşığı mı, düşmanı mı, arkadaşı mı, lideri mi? 2. Kitap Aradan 2 sene geçmişti. Eric hala Katy'nin bir yerlerde olabileceğini düşünerek yaşıyordu. Katy'nin ise küçük kuzeni Laurel Korkusuzluğa geçmişti. Peki Laurel Katy'nin yerini doldurabilecek miydi? Peki ya Katy? Yerini boş mu bırakmıştı, yoksa oralarda bir yerde evine dönme umudu ile savaşıyor muydu? Geri dönerse ne olacaktı? Eski hayatı hala onu bekliyor muydu? Eski hayatı onu geri alacak mıydı? Ama Katy yalnız değildi. Kaybolduğu günden beri onu hep kurtaran, ona hep yardım eden birini de hayatına sokmalıydı. Bu hayat yeterince büyük müydü?

Lisedeki ilk yılımdan sonra her zamanki Bodrum tatilinin düşüncesi, benim için fazlasıyla sıradandı. Ama sıradan olmayan bir şey vardı ki o da yan evdeki çocuktu. (Tüm hakları yastığımın altında saklıdır)

Tris, Cesurlukta ilk yılını sorunsuz olarak atlatmıştır. İkinci senesinde ise birçok zorluk ile baş etmek zorunda kalacaktır. Gelişen yeni olaylar,aşk sorunları, Uyumsuz olduğunu gizlemesi bir yana kendini birden beklemediği durumlarda bulacaktır.

Yıl 1912'ydi. Büyük Titanik kazası olduğunda, ve 1500'den fazla kişi Atlantik okyanusunun derin ve soğuk sularına gömüldüğünde. Jack ve Rose'un aşkı unutulmaz bir klasikti, fakat o gemide bilinmeyen bir aşk hikayesi daha vardı. Üçüncü kumandanlardan biri olan Harold Lowe, gönlünü evlenmek istemeyip evden kaçan Katelina Night'a kaptırdığında aslında her şey onlar için değişmişti. Birbirleri için yaratılmışlardı, tek sorun dördüncü gecenin sonunda, beşinci gecenin sabahında, Tanrı'nın bile batıramayacağı geminin karanlık sulara gömülecek olmasıydı. Titanik'i birde buradan görün.

1800'lerin İngilteresinde ailesinin intikamını almak için erkek kılığında orduya giren bir kız... Zengin ve soylu amcasının tüm itirazlarına rağmen komutan olmuş sert mizaçlı yakışıklı bir lord... Sen intikamını almaya çalışırken ya aşk senden intikamını alırsa?

Bir prenses düşünün. Olduğu şey yüzünden dışlanmış , kendi ailesi tarafından bile zarar görmüş. Yapayalnız. Ve o bir arayış içinde. O bir ev arıyor, ait olduğu yeri arıyor. Bir de bir kolyesi var , mühürlü. O mührü kırmalı.. ama bu kırılması gereken sadece kolyenin mührü mü? Yoksa bu kadar olay içinde prenses kalbini de mi mühürlemiş? Kalbini sevgiye kapatan bu prensesin mührünü kim kıracak? İşte bu Lukowskaia Krallığından Prenses Irina Jekaterina'nın hikayesi.

Published under Pop Fiction/Summit Media. She's rich, he's not. She's the student body president, he's struggling to pass math. She's the queen bee, he's the loner in school. Celeste Graham is on the top of the high school food chain. Students look up to her, but some just plainly feel intimidated. Being popular isn't exactly the greener side of the meadow, but just one night of getting locked into the school with a "nobody" made Celeste feel normal and genuinely happy. Both of them bring a hidden side to each other. They might disagree most of the time, but that was a little price to pay for falling for their polar opposite.

Bir tarafta ailesinin ölümünden sonra kendini İngiltere'ye giden bir gemide bulan ve yalnızlığı kemiklerine kadar hisseden Amerikalı zengin güzel Cordelia Shaw... Diğer tarafta çapkınlığıyla sosyetede nam salmış bir şeytan kadar yakışıklı Eglinton Dükü Lord Brandon.. Kaderin ağları sayesinde birbirleriyle karşılaşan iki genç ya bütün olanlara rağmen aşklarına sahip çıkacaklar ya da her şeyi bırakıp birbirlerinden tamamen kopacaklar. 'Bazen neden siniriniz ile ün yaptığınızı anlayabiliyorum Lordum.' 'Tanrı aşkına Leydi Shaw eğer şu an sizi boğmuyor isem bu kesinlikle benim bir aziz olduğumun göstergesidir.' Tatlı atışmalar, aşk, hüzün ve her şeyi karıştıran yanlış anlaşılmalar...Brandon ve Cordelia'nın maceraları kalplerinizi ısıtacak...

Now, I've been hungover before. Arguably more than most. I've experienced the entire spectrum of complicated euphoria that comes with drinking until you can't stand. I've witnessed things that upon reflection, no sober human being could even begin to comprehend through the kaleidoscopic of lens of Dutch courage. There has been very little I couldn't chalk up to the consequences of my own actions while recovering from a particularly heavy night of partying. But as the stranger in front of me demanded for me to stop, his entire appearance morphed into something monstrous. And I can honestly say, that was a first for me. The air grew thin as I began to shake uncontrollably, a rotten cold sweat breaking out across my skin as my tongue simultaneously turned to ash in my mouth. His pupils had blown to an unearthly size, the whites of his eyes rapidly growing blood shot before flooding with thick, burgundy splotches, removing any trace of humanity. Dark veins of blues and purples bulged along his neck, darkening to a perturbing black as they crawled along his jawline and burst forth from his orifices, joining a tangled web beneath his skin. His canines which had already been relatively prominent, extended even further, their sudden evolution an inescapable indicator of their deadliness. His head morphed and elongated just past the point of natural, jaw clenching and sickening cracks looming as I stood frozen in stock horror fear. Everything in my body screamed that what I was witnessing was just wrong. That if there was a God, this creature was the antithesis. I was in the presence of the ultimate predator and I was one swipe away from having my throat ripped out. The man I'd only a few minutes earlier considered attractive, had become one of the vilest creatures I'd ever seen. Definitely not a crackhead. "Holy f*cking crap!" -------------------------------------------------------------------- British ex-military meets the supernatural.

(YENİDEN YAZILIYOR) -Hikayeyi sildim ve karakterler de dahil olmak üzere tüm konuyu değiştirerek tekrar yazacağım. * * Leah ve Seth Clearwater'ın uzaktan kuzeni Lexa Darfiel, okumak için gittiği İngiltereden döner ve La Push Sahiline yakın bir yerde ev tutar. Eğitimine La Push Lisesinde devam edecek olan Lexa, sahilin gizemli yaratıkları olan kurtlardan Paul Lahote'a mühürlendiğinde, hayatı tamamen değişecektir.