Gölge dergisinin Nisan 2014 sayısında yer bulan kısa öyküm "Zihnimdeki Kayıp Anahtar" ile sizlerle beraberim. Dergide aynı zamanda çizer İbrahim Muhammet Çelik tarafından yapılmış bir çizime de yer verilmiştir. Renklendirmesi ve kapak çalışması Damla Ergenç tarafından yapılmıştır. Öykünün konusu sıradan bir psikolog seansı üzerine kuruludur. Psikologlara karşı önyargısı bulunan Levent, psikologu ile konuştukça ona güvenmeye başlayacaktır, ama göremediği başka şeyler vardır ve finalinde hiç beklenmedik bir sürpriz okuyucuyu beklemektedir. Yazar: Gürhan Öztürk Çizer: İbrahim Muhammet Çelik Renklendirme & Kapak: Damla Ergenç

Macera, gerilim ve beklenmedik sürprizlerle bezeli bir hikayenin derinliklerine girmeye hazır olun. Türkiye'de pek fazla görülmeyen yerli post-apokaliptik romanlara olan açlığınızı bastıracak ve gerçekte dünyamızda böylesi bir felaket olduğunda neler olabileceğini sanki yaşıyormuşçasına hissederek okuyacaksınız. Varoluş'a hoş geldiniz. Varoluş, dört ayrı hikayenin birbiriyle kesiştiği bir romanı sizlerle buluşturuyor. Dünya büyük bir felaketin ardından ayakta kalmaya çalışıyor. Gökyüzü sürekli kapkara bulutlarla kaplı ve güneş yüzümü hiç göstermiyor. Poyraz'ın arayışında onun göçebe hayatının içerisinde bulacaksınız kendinizi ve küçük bir kıza yuva bulmaya çalıştığı macerasına eşlik edeceksiniz. Zamanının kısıtlı olduğunun farkında ve bu yüzden de tek amacı küçük kızın güven içerisinde olacağının bilinciyle ölümü karşılamak... Yıkık şehirde kendi sınırlarını çizen Reis kararlarının sorgulanmasına izin vermeyen, sert ve otoriter bir lider. Reis karşısında hiç beklemediği bir düşman buluyor. Çadır kentte ise bir imamın önderliğinde insanlar yaşam mücadelesi veriyorlar. Din adamına göre kurtuluşun önündeki en büyük engel ise ahlaksızlık... Dünyanın başka bir yerinde ise bir bilim insanı bu felaketin izine düşüyor. Yolcuğu boyunca hayatına giren yeni bir duyguyla olan mücadelesi sizleri bekliyor. Bu duygu tabi ki aşkın ta kendisi olacak. Bir yandan da felaketin gerçekte ne olduğunu ve dünyanın geri kalanına ne olduğunu keşfetmiş olacaksınız, olayın hem bilimsel hem de küresel yönlerini görme şansınız olacak. İnsanlığın en büyük mücadelesinde herkesin bir amaca ihtiyacı olacak. Herkesin bu yolda hedefi çok farklı! Aşk, aile, vatan, özgürlük, inanç başta olmak üzere. Peki senin var olma mücadelende amaçladığın şey nedir?

Bu hikaye hayatta kalma ve gizem türlerini içeren bir macera sunmaktadır. Birbirlerini tanımayan bir avuç insan karlı bir dağda zincirleme kazanın ardından mahsur kalmıştır. Birbirlerine güvenmek zorundadırlar, çünkü dağ tekinsiz ve tehlikelerle doludur. Siz de dağın gizemini çözebilecek misiniz, yoksa onlar gibi deliliğin sınırlarında dolaşmaya dayanamayacak mısınız? Geçmişin pişmanlıkları sizi bir aynanın ardından izler ve takip eder... Bu da sizi KIRILGAN birisine ve bir ava dönüştürür...

M. Ö. 209 – Esik, Orta Asya Mete Han, Çin'e karşı baskısını sürdürmektedir. Boy beylerini bir araya toplayarak son darbeyi indirmeyi planlamaktadır. Büyük bir azimle Orta Asya'da Türk birliğini sağlayabilmiş ve döneminin en güçlü askeri gücünü oluşturmayı başarmıştır. Gelecek nesilde bir Türk kağanıyla (Göktürklerin hükümdarlarından) adaş olacağını bilmeyen Mukan, çok sevdiği ağabeyi İrnek'in yuğ adı verilen cenaze törenindeyken başlar bu Türk mitolojileri ve dönemin tarihi figürleriyle dopdolu hikayemiz. Bir yandan şamanizmin doruklarında mistik olaylar baş gösterirken, bir yandan da Çin entrikalarıyla uğraşmak zorunda kalan Mete Han'ın sıradaki hamlesi beklenmektedir. Mukan'ın babası diğer boy beyleriyle bir kurultaya katılacaktır ve kurultayın başkanlığını ise bizzat Mete Han yapacaktır. Mukan ise hayallerinde hep yanyana savaştığını gördüğü kahramanıyla tanışmak için sabırsızlanırken bir yandan da ağabeyinin kaybıyla içi buruktur. Orta Asya Türk kültürünü yansıtması açısından o döneme has terimler ve kelimeler dile ağır bir ton katmış olabilir. Bu nedenle bölüm sonlarına sözlük konulacaktır ve sözlükte yer alan kelimeler ise hikaye içerisinde yıldız işaretiyle gösterilecektir. Böylece hikaye akışı da engellenmemiş olacaktır. Şimdi sizleri Mukan Kağan'ın epik yolculuğuna davet ediyorum. Tulpar'ınıza binip Orta Asya'nın göklerinde dolaşmaya çıkın! Kapak: @CaitlinRedgrave

Boş en az beş sene öncesinin bir hikayesidir. Uyandığında kendisini koca şehirde tek başına bulan Ozan'ın maceraları anlatılır. Hiç bir yerde yayımlamadığım bu hikayem bir kaç hafta kadar önce Bilim-kurgu Kulübünde paylaşıldı. Sizlerle de buradan paylaşmak istedim. Kısa bir hikayedir. Buraya 4 ayrı bölüm halinde paylaşacağım. İsteyen ve merak eden hemen Bilim-kurgu Kulübü'nün sitesinden hepsini okuyabilir. Bilim-kurgu Kulübü linki: http://www.bilimkurgukulubu.com/edebiyat/kisa-oykuler/bos-gurhan-ozturk-kisa-oyku/

Dünyanın her yerinde tüm ülkeler ortak bir soruna çözüm arayışındadır. Son yirmi yılda birbirinden farklı değişik yetenekler sergileyen insanlar ortaya çıkmaktadır. Bazıları bu güçlerini insanlığa iyilik yapmak için kullanmak isterken büyük bir kısmı da yeni bir terörizm anlayışı getirmiştir. İnsanlık yeni bir yarış içerisine girmiştir. Ülkeler en sonunda bu insanları sadece bir düşman olarak değil de barışın yeni koruyucuları olarak görmeye başladı. Bu gayede bazı ülkeler bir ekip kurarak bunları eğitmeye karar verdi. Bizler de bu hikayede Türkiye ayağını göreceğiz. Türkiye'de X-Menvari bir ekip kurursa nasıl olurdu sorusuna yanıt arayacağız. Hikayenin kökenleri Mısır'ın firavunlar dönemine kadar gitmektedir. Özel güçlerin kendi içerisinde bilimsel anlamda bazı yanıtları da söz konusudur, ama ne olursa olsun bu bir bilim-kurgu hikayesidir. Gerçek anlamda kıyaslayacak olursak X-men'in yasal olarak kurulmuş ve kendi ülkeleri tarafından bir proje haline getirilmiş versiyonudur. Güçlerini keşfetme süreçleri ve insanların birbirleriyle kurmaya çalıştığı bağlantılar ile de Heroes dizisini çağrıştırmaktadır. Bu hikaye en az beş sene öncesine ait bir hikayedir, o yüzden hikayeyi baştan ele alıp yazıyorum. Daha gerçekçi ve tutarlı bir hikaye olması en büyük amacım. Çok kısa bir sürede kapağı hazırladığı için @CaitlinRedgrave teşekkür ederim, o olmasa hiç elimde kapak olmayacaktı. Özel güçler her yerde! Aslında hepimiz özel bir insanız...

"Bazı öyküler vardır, neden yazdığınızı ya da yazdığınız öykünün kimler tarafın¬dan okunacağını bilemezsiniz. Çünkü öykünüzün geleceği daha belli değildir, siz de o öykünün anlatmak istediklerini kavrayamamışsınızdır. Bu yazdığım öykü ise bu bahsettiğim bazı öykülerin içine giriyor diyebilirim. Bu öykümü yazmaya ilk başladığımda sadece tek bir tema üzerinden gitmem gerektiğini biliyordum. Ölüm temasını bilindiğinin ötesinde bir son veya başka bir başlangıca doğru giden yolda ilk adım olarak görmedim de, onu zaten var olan başlangıca götüren bir yol olarak ele aldım. 22 Eylül 2008" Serdar, zihinsel problemleri olan annesiyle beraber İzmir'de yaşamaktadır. Babasını kaybetmiştir, onun yokluğu hayatında büyük bir eksikliktir. Yalnızdır ve hayatta amacı olmadan yoluna devam etmeye çalışmaktadır. Sevgi, ailesiyle beraber İzmir'e gelmiştir. Üniversiteye kaydını yaptıracaktır. Ailesinden uzaklaşmak zorunda kalacağı bir yola girmiştir. Saf ve duru güzelliğini yanından hiç eksik etmediği kemanından çıkan sesler tamamlamaktadır. Emre, amansız bir hastalıkla mücadele etmektedir ve her gün acı çekmektedir. doktor olan babası bile çözüm bulamamıştır. Tüm tedavi yöntemleri sonuçsuz kalınca Emre gölgelerle ve kan kokusunun eksik olmadığı bir yola sapmak zorunda kalmıştır. Ona tedavi için birilerini öldürmesi söylenmiştir, artık korkusuz bir katildir. Bu kayıp ruhların birbiriyle karşılaşması sadece bir tesadüf mü, kader mi yoksa daha büyük güçler tarafından planlanan bir oyun mu? Melekler, iblisler, cadılar, hayaletler ve en sonunda ölümün kendisiyle karşılaşacakları büyük bir maceranın başındayız. Ölüm zamanı sizleri bekliyor...