elifnurrior
Sessiz iç çekişlerin arasına sinmiş bir feryat daha koptu kalbinin en derininden. Çaresizliği bütün hücrelerinde hissedebiliyordu artık. Vücudunun büyük bir nefret dalgasıyla titrediğini hissetti. Herkesten, her şeyden nefret etmeye başlamıştı son günlerde. Hışımla yürüdüğü boş sokakta adımlarını hızlandırdı. Bu gece her şeye son verecekti. Artık acı çekmek yoktu, kendi hayatına son verip dünya denilen bu hapishaneden kurtulacaktı. Gökyüzü gözle görülebilecek kadar hüzünlü bir şekilde, ufak yağmur damlaları yolluyordu yeryüzüne. "Bütün sorunlarımdan bu gece kurtulacağım." diye mırıldandı yağmurlu geceye doğru... Birden dikkatini boş bir bankın üzerine bırakılmış yeşil kaplı bir kitap çekti. Yaklaşıp kitabı almak konusunda tereddüt etse de, "Kendimi 5 dakika sonra da öldürsem olur herhalde." diye düşündü alayvari bir gülümsemeyle. Yeşil kaplı kitabı eline aldı. Yağan yağmur yüzünden biraz ıslanmıştı ama okunmayacak kadar ıslak değildi henüz. Rastgele bir safta açıp sokak lambasının aydınlattığı ıslak ve boş sokakta yüksek sesle okumaya başladı. Kendi dudaklarından dökülen bu kelimeler yüzünden az kalsın olduğu yere yıkılacaktı genç adam. "Sizi boş ve amaçsız yarattığımızı ve gerçekten bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?" - Müminun Suresi 115. Ayet-
Bacakları güçsüzleşmiş gittikçe ağırlaşan bedenini taşıyamamıştı sanki. Elindeki yeşil kaplı kitabı, kaybetmekten korkarcasına daha da sıktı gücünü yitiren parmaklarıyla. O anda anlamıştı. Dünyaya öylesine bir varlık olarak gelmemişti. Bir yaratılış gayesi, bir yaratılış amacı vardı. Kendisine emanet edilmiş bir beden vardı. Ve o bedenin kullanma kılavuzu olan Kur'an-ı Kerim Meali 'ni şu anda avuçlarının arasında tutuyordu.