Sofia Catherina Blackwood... O bir soylu... O Kara Orman Krallığının ikinci prensesi... Her zaman en iyisine layık olmuştu, bir dediği hiç bir zaman iki edilmemiş, istekleri ne koşulda olursa olsun yerine getirilmişti. Ancak günün birinde Sofia'nın hiç beklemediği bir şey oldu. Gaddarlığıyla nam salmış uzak krallıklardan bir prens Blackwood krallığından bir prensesle evlenmek için talip oldu. Sofia bunu kati suretle istememesine karşın yapabileceği bir şey yoktu. Zira ablası Natalie Blackwood hali hazırda Kara Orman krallığının babasından sonra gelecek kraliçe adayıydı. Ablasıyla aralarında yalnızca iki yaş olmasına karşın Natalie tahtın babasından sonra gelecek varisi olduğu için gözden çıkarılan kişi de ilk o olmuştu. Sofia hayatın acı gerçekleriyle yüzleşmek zorunda kalırken kaderinin onun için çok daha farklı planları vardı.

Her zaman biri tarafından sevilmenin güzel olduğunu söylerler. Peki seni asla sevmesini istemeyeceğin, hatta onu yolda görsen korkudan başını kaldırmadan yanından hızla geçip gideceğin bir erkek tarafından sevilmek? Ben sevilmiştim... Keşke yalnızca karşıdan sevmekle kalıp hayatıma girmeseydi dediğim biriydi. Ediz İnanoğlu, sert ve bir o kadar da acımasız adamın tekiydi. Her şeye sahipti, isteyip de alamadığı bir şeyi yoktu. Çevresinde onunla olmak için canını dahi verebilecek olan onca kızın arasında bula bula kafayı takacak beni bulmuştu. Keşke onunla asla karşılaşmasaydık dediğim adamdı Ediz İnanoğlu... Ben kim miyim? Onun hastalıklı sevgisiyle yok ettiği zavallı kızım... Duygu Doğanay

Bir ev aldığınızı düşünün. Yıpranmış, bakımsız, yıkılmaya yüz turmuş bir ev... Tek amacınız ise evi yenileyerek yüksek bir fiyata satmak ve bu sayede çokça para kazanmak. Ben Sevil Sevilen. Genç bir mimar olmakla beraber aklıma gelen bu parlak fikri hayata geçirmek istedim. Nereden bilebilirdim ki başıma büyük bir bela alacağımı?

Yeni taşındığım evimin bodrumunda tahmin edin bakalım ne buldum? Bir ceset... Ya da ben öyle sandım. Çünkü korkudan düşüp bayıldığımda onun yerinde bir kukla vardı. ancak bu kukla sıradan kuklalar gibi değildi. Çünkü ruhu şeytan tarafından ele geçirilmişti... Bakalım kuklayı yani şeytanı bir şekilde başımdan def edip yeni taşındığım evin tadını çıkarabilecek miydim?

Size kalan bir miras... Bir oyuncak kukla hayatınızı ne kadar değişikliğe uğratabilir? Benim cevabım kesinlikle hiç olurdu. Hele ki bu aramızın iyi olmadığını düşündüğüm teyzemden kaldığı zaman. Ancak yanılmıştım! Bana kalan bu kuklaya iyi baktığım zaman her şey değişecekti. Evet her şey değişecekti ama benim sandığımın aksine kötü bir şekilde...

Ben kralın biricik kızı, krallığımızın yegane prensesi Katherine Bloom'um. Her zaman ne istersem elde etmiştim. Kralın kızı ve aynı zamanda tek çocuğu olduğum için bana hiç bir zaman saygıda kusur edilmemişti. Haliyle durumlar böyle olunca azıcık da olsa şımartıldım diyebilirim. Ancak yinede ben bu gücümü insanlara karşı kötü kullanmadım. Her zaman mütevazi bir kişi olmaya çabaladım. Hayatım normal seyrinde devam ederken aklımda kocaman bir ejderha tarafından kaçırılıp onun tutsağı olmak elbette yoktu. *Kapak tasarım = Dow Design▪︎ @preallens*