Herkesin bir hayali var, ailemle yaşamak, sevdiğimle yaşamak, geleceğim güzel olsun... felan diye daha çok var. Ama bu hayallerin en başı yok olursa yani ailen hayatını kaybediyorsa, sevdiğin adam tarafından darbe yiyorsan. Hayatta artık hayal kurmayı bırakırsın hatta kendini öldürmek istersin tek başınasın. Kim üzülür dersin ama sonra senin hayal etmediğin ama hayalinden bile daha güzel şeyler olacaksa sen neden hayatına kıyacaksınki. Bir hayal gider ama daha güzeli gelir. İlk başta çok üzülürüz ama sonra diğer hayal bize herşeyi unutturur. Tamam arada engeller olabilir ama bu herşeyde öyle değil mi birşey almak için çaba harcıyorsun. Hayalin içinde çaba harcalamalısın ne olursa olsun bir hayalin yıkıldı oda yıkılır diye düşünme. İkinci hayalini yakalamışken ona sıkı sıkı sarıl...

Demedim mi

Sizce ? Aşk mı daha değerli yoksa dostluk mu ? Siz hangisini ebediyen yaşamak isterdiniz... Buğra, bu konuda şanslı doğmuş nadir insanlardandı. Aşkında dostluğunda en güzelinden yaşanması nasip kılınmış bir yüreğe sahipti... Gamze, duyguların en güzellerine nasip olan o yüreğin bir parçasıydı. Olmazsa olmazıydı. Hayatın gerçek yüzünden korkmuş, toz pembe hayallerin içine gizlenmişti... Buğranın umuttan , güvenden , aşktan yana var olan tek parçasıydı. Buğra tarafından bulunmayı bekliyordu. Gerçek hayatta ki toz pembe hayalleri olmak istiyordu. Yüreğini tamamlamak , aldığı nefes olmak istiyordu. Öksüz bir çocuğun düşen yağmur taneleriyle arkadaş olduğu bir dünya bu dünya. Adı Ömer bu çocuğun ama bildiğiniz afacan Ömer değil öksüz Ömer bu çocuk... Yüreği yırtık pırtık insanların dalga geçtiği bir çocuk var bu dünyada. Suçu yoksul olmaktı. Giydiği kıyafetlerin yırtık olmasına rağmen yüreği sapa sağlam bir çocuk o. Tanımaktan mutluluk duyacaksınız, Muhammedi ... Ömerin ve Muhammedin soluklandığı bir durak var. Bu dünyanın belki de en can alıcı noktası burası. Adına Lavinya koydukları. Ölümün koktuğu bu semtte soluklanmak, nefes almak çılgınlık olmalı... Nefes almanın sırrını öğrenmek istiyorsanız.... Buyrun o zaman beraber sırtlayalım bu aksiyonu...

"Merhaba anne"dedi Barış O hep mutlu görünen yıldızların ağladığı yağmurlu gecede annesinin mezarının başında.. "Nasılsın annem bak yağmur yağıyor.Sen hep kızardın yağmurlu havada dışarı çıkmama.Kalkta kız hadi yine bana ıslandım.Nolur kalk artık.Ben hastayken sen uyumazdın,kalk hadi bak boğazım ağırıyor hasta olucam yine..." Barış'ın son sözleri dökülememişti dilinden ama olsun annesi onun ne demek istediğini hemen anlardı.Şimdide anlamıştı Barış'ın ne demek istediğini. Peki ama neden kalkmadı?? Sen hep dua ederken derdin ya annem Rabbim senin çocuklarını görmeyi nasip etsin.Olmadı annem göremedin benim çocuklarımı.Senin öldüğün gün dünyaya gelen ikiz çocuklarımı KİNİMİ ve NEFRETİMİ göremedin.. Hayır anne ağlamıcam.Aglarsam nefretim biter.N'olur dayan gözlerim ağlama az kaldı sakın ağlama..

" Hayatın kıyısında kalmış bir kız. " >>>> Hayatla mücadele eden, sevdiğini, ailesini, arkadaşlarını kaybeden. Mutluluk kırıntıları arıyan bir kız, hayattan daha ne kadar darbe yiyebilir. <<<< ............ "Beni senden mahrum bırakma Adam, zaten kimsesizim birde sensiz bırakma, seninle bulmuşken mutluluğu, seni de alıp gitme.."

Üzerine uzun uzun düşünme fırsatı bulamadan bir çırpıda okuyup; Acaba nasıl bitecek? Daha başka ne olabilir ki? E bu kadarıda olmaz artık! Diyeceğiniz bir serüvene hoşgeldiniz... Issız bir ormanda işlenen bir cinayet... Cinayetle birlikte hayatı değişen bir polis... Cinayetin tek görgü tanığı olup kafaları karıştıran bir kız... Ve eşi benzeri görülmemiş bir AŞK... Volkan Aslı'nın kusursuzluğu karşısında kendini kaybederken; Aslı Volkan'ın kusursuzluğunda kendini bulmuştu. ~01.09.2016~