unutmadığım sözü,
unutturmam.
öyle neşeli bir cenaze ki bu, sen bile tabutundan kalkmış, kadeh kaldırıyorsun benimle, nankör,plastik taçlı kraliçem, artık senin marşın bana işlemez
daha nasıl öldüğünü bile anlamadan, bakacaksın arkana ve göreceksin bıçağı, erkek kardeşinin elinde.
Ne kadar üzgün olduğumu anlatmaya çalışırken yaşadığım sancıyı umarım gökler de biliyordur, yoksa seni affetmeleri mümkün değil.
lilith'in dudakları şekilsizdi, aralarından kaçan iniltiler devirdi, kimse duymazdı.
18 yaşındayken birini sevdim, her şeyi bildiğini sanan bir tıp öğrencisini sevdim, 'koçan' kelimesini bilmediği için, mısır koçanına,'mısır iskeleti' diyen birini sevdim.
nehirler kızıl akarken ölüyor insanlar ve ölürken insanlar, sevişiyor kuzular, kırmızı uçurum kenarlarında.
ben kendi kendimi mahvediyorum. bu sefer açık yürekliyim yani suçu yalnızca onda bulmuyorum. belki de yine yedi kez açıyorum ama bu sefer sekiz kez soluyorum.