destinaongun
“Ne güzel papatyalar; bembeyaz” diye düşündü yatak odasının tek penceresinden
bahçeye bakarken Deniz. Belki de aşağı inip biraz toplamalıydı, evine neşe
getirebilirlerdi. Topu topu 1 odası, bir kutu mutfağı, bir salonu ve bir
banyosu olan evin tüm duvarları nem yüzünden çürümüştü. Yatak odası yırtılmış,
bordo duvar kağıtları ile Deniz’in üstüne üstüne geliyordu. Her sabah
kalktığında kırık bir aynada akşamdan kalma, mosmor kesilmiş yüzünü görmek onu
rahatsız etmeye başlamıştı. Belki de her akşam içmeyi bırakmalıydı artık,
böylece salonda bazıları kırılmış, bazıları yarım bırakılmış halde duran bira
ve şarap şişeleri de olmazdı. Gözlerini
kapattı ve derin bir nefes aldı. Uyumaya çalıştı, uyuyamadı. Onu rahatsız eden
birşeyin varlığını rahatça hissedebiliyordu Deniz. Burnuna kadar çektiği koyu
kahverengi-mor çizgili battaniyeyi hızla üstünden attı ve gözlerini bir
kabustan uyanırmışcasına açtı. Sert yatağında hızla doğrulup etrafına baktı.
Kırık aynanın altında, siyah bir kazağın arasında sarı kapaklı günlüğünü gördü.
İçinde bir rahatlama hissetti, ardından yine bir karamsarlık çöktü üzerine.
Devrim geldi aklına, onun kazağıydı günlüğünün üstünde duran kazak. İki gece
önceki tartışmadan sonra burada unutmuş olmalıydı.
Elini sarı günlüğün üzerinde yavaşça gezdirdi. Kapağını açıp açmamak konusunda
kararsızdı. Açtığında karşılaşacağı şey onu korkutuyordu. Bir an için durdu.
Derin bir nefes aldı. O, bunu yapabilecek kadar cesurdu.