Latibule [bxb]
Gözler kalbe ışık tutuyordu, ya da kalp miydi gözleri parlatan? Onun gözlerini ne parlatıyordu? O yeşilleri, öylesine sarmaşık hale ne getiriyordu? Beni orada ne tutuyordu?
Gözler kalbe ışık tutuyordu, ya da kalp miydi gözleri parlatan? Onun gözlerini ne parlatıyordu? O yeşilleri, öylesine sarmaşık hale ne getiriyordu? Beni orada ne tutuyordu?
Hayatın pençeleri vardı. Bir kere takıldığı zaman yırtıp paramparça etmeden bırakmayan, kana bağımlı olmuş katil pençelere sahipti. Nitekim her şeye rağmen altında kıvranan ruhlara alayla bakıyor ve düşünüyordu. Bu ruhu hemen mi tüketsem, yoksa son damlasına kadar mı beklesem?
Gözlerinde gördüğüm yangında, kendime dair tek kül bulamadım. Oysa ben senin için yandım. Kendi yoluma dikenlerimi, senin ellerinin sıcaklığı bulaşmış ellerimle dizdim. Kendi mezarımı, senin verdiğin azaptan kürekle kazdım. Ve yine ben ki, senin için yandım. Ancak sevgilim; ölülerin sonesi cehennemde yazılır. Ellerind...
Oradaydım, gör diye. Yanındaydım, duy diye. Elimi uzattım hisset diye. Ve bekliyorum seni hâlâ, Yolların bana çıksın diye.
Kırılmış kanlı parmaklarım ne zaman tuşlara değse, ağıt peyda olur ruhumun en dip, en izbe sokağında. Sen duymazsın; sen görmezsin. Ancak bilirim ben. Her bir damla müzik senin kirpiklerinden...
Sana çıkan her çıkmaz sokağın bir kapısı var sevgilim. Bir kere gülümse...