he never knows // kaisoo
"Oturup senin için Manas Destanı bile yazabilirdim," dedim. "...eğer değer verip, onu okuyacağını bilseydim."
"Oturup senin için Manas Destanı bile yazabilirdim," dedim. "...eğer değer verip, onu okuyacağını bilseydim."
Bu bir oyun. Fazla masum görünen ama bir o kadar acımasız, kuralsız ve can yakıcı... "Bir sayı söyle Kim Jongin. Bu sayede seni öldüren ben değil, akılsızlığın olacak."
Kim Jongin kaderin bana bahşettiği adamdı. Bir rüya gibi beni kendi içine çekmiş, ardından rüzgar gibi kaybolmuştu. "Bu yüzden seni bırakmayacağım." Elimin üstündeki sıcacık avucunu karnıma koydu ve huzurla mırıldandı. "Asla." Ve Kim Jongin o gün bana yalan söyledi. Belki bilmiyor olabilirdi ama gitmeyeceğinin garanti...
"Sahiden mi?" dedim titreyen dudaklarıma lanet ederken. "Bana yaşattığın gibi bir kaybı yaşadın mı? Ya da bana yaşattığın türden bir üzüntüyü tattın mı? " Gözleri... Beni darma duman eden, her şeyi olan gözlerinden sonuna kadar kaçmak istedim. "O halde bana çaresizlikten bahsetme, çünkü ne olduğuna dair hiçbir halt b...
Tüm başıma gelenler, arkamda bıraktığım hayatımın geri dönütüydü aslında. Bumerang gibi. İçine bütün öfkemi, mutsuzluklarımı, pişmanlıklarımı yükleyip havaya fırlatmıştım. O ise geçtiği her yerde onca insanın canını yakıp geri bana dönmüştü. Bu yüzden; şimdi parmaklarımın arasında duran bumerang, benim attığım bumera...
Bir daha yanında ağlamayacağım söz veriyorum. Seni kızdırmayacağım, dalga geçmeyeceğim, sürekli öpmeyeceğim... Bu yüzden bana bir şans daha versen, lütfen? Son kez, yemin ederim bu sonuncu isteğim. "Şikayetçi olduğumdan değil ama... Yeniden eski sen olsan Kyungsoo?"