Bunlar Benden :)
8 stories
Ölmeden Bir Dakika Önce by BiCeruVar
BiCeruVar
  • WpView
    Reads 2,378
  • WpVote
    Votes 112
  • WpPart
    Parts 22
Dino Buzzati demis ki; "Senin kendi içinde kilitlenen kapıların var mı?" Belki de bu cümle aldı beni çoğu yerden ve gönderdi çoğu yere. Çünkü içimde kilitli olan kapıların ardında hep bir hikaye yattığına inandım. Şimdi de sizlere bütün kapıların kilitlerini kırmak adına bir balta bıraktım. Mecazen bakacak olursak, olay yerini erken terk edenin ilk şüpheli olduğu, Asıl katil hala olay mahallindeyken başkasının kaçak ilan edildiği, Birileri ruh devrini yaşarken tüm dünya varlığını da ardında bırakmak zorunda kaldığı, Sıfırdan başlamak isterken yaralı bir hayvan gibi acı çektiği yere geldik hep beraber... Burası dünyaydı, yani yarım kalmışlıkların yeri... Çok uzun bir geçmiş ve çok kısa bir gelecekten geldim sizlere. Adım Belgi Deran ve soyadım İmerler. Adım kısa bir gelecek olacak, soyadım ise uzun bir geçmiş. Kısa gelecekler heyecan verirken, uzun geçmişler can alacak kadar acıtıcı olabiliyormuş sizinle anlayacağım. Kabuslarım kabuslarınız olacak, gözyaşlarım da hepimizin boğazında takılı kalacak eminim ki. Çünkü karşımda duran adam bana güvenilir bir durak, sonu bilinmez bir de acı bıraktı. 'Ben yıkımım.' dediğinde anlamalıydım aslında onu. O cümleyi ilk duyduğumda zihnim kavramalıydı. Bir doğal afet nasıl ki dünyaya ait olmayanı sürükleyip götürüyordu, o da öyleydi. Ben çok uzun bir geçmiş ve çok kısa bir gelecekten gelmiştim fakat o tamamen savaşın kendisiydi. Geçmiş veya gelecek değil, ismiyle soyismiyle, kanıyla kemiğiyle, Noyan Cenker Visam olarak, savaşmanın kendisiydi. Ve savaşlar insanlara her daim çok şey öğretirdi. O da bana öğretmişti. Savaşlar, gözyaşlarının ev sahibiydi. O da benim ev sahibim... Peki ya inceldiği yer, burası. Kopsun mu?
BUTİMAR by BiCeruVar
BiCeruVar
  • WpView
    Reads 43,618
  • WpVote
    Votes 4,215
  • WpPart
    Parts 87
Hayatımız boyunca sürekli ismi anılan güçlü kadınlar vardı. Dile asla güçlü kadın olarak gelmez, öyle telaffuz edilmezdi ancak anlatılanlar, hakkındaki söylenenler hissettirirdi bize. Belki de onlara hitap edebilme için iki kelime yeterdi. Güçlü kadın... Mesela zirve sadece Fatma ŞAHİN'e, Ümit BOYNER'e, Aslı ÇAKIR ALPTEKİN'e, Sezen AKSU'ya, Nazlı ILICAK'a mı aitti? Evini toparlayan bir kadın da güçlü değil miydi? Veya içindeki acılarını layıkıyla taşıyabilen? Düştüğü yerden kalkabilen veyahut orada öylece oturup acısının geçmesini bekleyen de güçlü kadın tabirine uymaz mıydı? Belki de o tabirlerin arasına sıkışıp kalmış kelimelerden firar edip özgürlüğüne kavuşabilecek onlarca güçlü kadın vardı. Güçlü kadın olabilmek, kendini görebilmekti belki de...Yorgun, kırık yanlarını sonuna kadar yaşayıp daha sonra da dimdik ayağa kalkabilmekti. Bazen aynaya bakınca görmekten korktuğun şeytani kişi olup, zaman zaman pamuk şekere saldıran kız çocuğu olabilmekti. Ama kadın olmak çoğu zaman yanında, yörende, yörüngende olan insanlara anne olmamışken bile anne olabilmekti. Saç okşayan, dert dinleyen, gözyaşı silen ve her an ile gurur duyabilen. Gözünü kapattığı zaman kuş kadar özgür hissedebilmeliydi mesela güçlü kadın tabirine uyanlar. Veya kendini kalıplara sokmamalı ancak akla gelen ilk kişi olmalıydı. Belki de kenarda köşede kalmalıydı. Ya korkan, kenara sinmiş diğer kadınlar da aslında güçlü kadınlarsa o zaman ne yapacaktık? Belki de bir kadına güçlü denilmesi için illa ki göğsünü gere gere ortada dolaşması şart değildi. Koca koca şirketleri yönetmesi, istediği arabaya binip, istediği kadar alışveriş yapmak güçlü kadın tabirine uymaya yetmezdi bazen. Çünkü bir kadın güçlüyse eğer bir şirketin yönetim koltuğunda oturması, hatta göze sokulması gerekmiyordu. Peki güçlü kadın, hayatı yöneten
Şafak Sökerken |Şafak Serisi 1 - 2| by BiCeruVar
BiCeruVar
  • WpView
    Reads 2,211,795
  • WpVote
    Votes 96,922
  • WpPart
    Parts 108
(Şafak Serisinin 1. Kitabıdır.) Vuslat sesizliğinin içine ağırlığını katarak sunuyordu insanlara. O ağzını açtığında kimse konuşamazdı ve o sustuğunda kimse bir adım öne çıkamazdı. Yerini, gücünü, hakimiyetini ve hırsını kaybetmeyen nadir adamlardan biriydi. 13 yaşına kadar tanıdığı ailesi sırf sakin olsun diye ona bu ismi verseler de kıyametten önceki boğucu suskunluk olacağını tahmin edememişlerdi. O günün yeni yeni aydınlanmasını, karanlık bir ormandan izlemeyi seven adamdı. O Vuslat Kasırgaydı. O lakabını soyadından alan bir adam değildi, ortalığı yıkıp savurması ile güçlü bir fırtına olduğunu kabul etmişlerdi. Ve daha kötüsü, bu kez Vuslat Kasırga'nın hiç görmediği bir şafak sökecekdi, güne değil kalbine doğacaktı güneş... İnce uzun bir rakı kadehiydi yürekten sevmek, Narin, kırılgan ve ağır... Acı, mayhoş ve iç acıtan bir suydu aşk, Kavuran, sarhoş eden, akla düşüren... Beyaz bir yıldızdı kadın, Saf, asil ve güneş gibi sıcak... Siyah, saf bir geceydi adam, Asi, mert ve rakı gibi sert... Ve sevmek sesiz bir vuslatta başlayacaktı, yeni bir şafakta.
Mardia (Askıya Alındı) by BiCeruVar
BiCeruVar
  • WpView
    Reads 9,101
  • WpVote
    Votes 456
  • WpPart
    Parts 10
Sevdanın ve Törenin tarihi Mardia... Huzuru da huzursuzluğu da bir başkaydı bu memleketin. İnsanı hem asabiydi hem sıcakkanlı. İstedikleri zaman merhametli oldukları gibi sinirlendiklerinde bir kurşun yarasını göz kırpmadan açabilirlerdi. Farklıydı eskinin Mardia'sı şimdinin Mardini. Değişen sırf ismiydi belki de, insanlarının hali tavrı aynı kalmış olmalıydı. Yoksa kim bağlı kalabilirdi ki toprağına, insanına, adetlerine kurallarına... Başka bir hayat vardı burada, okuyamayan çocuklar, 15ine gelince gelin edilen çocuklar, oyuncak bebeklerle oynayacağı zamanlarında kendi bebeklerini kucaklamış çocuk kadınlar... Töreye baş kaldırıp kan dökenlerin izleri vardı bu topraklarda, dayak yiyerek bitap düşen kadınlar vardı. Mardin'in topraklarına göre kız kısmı okumazdı, erinin dizinin dibinde durur evini toplar çocuk doğururdu. Daha kötüleri de vardı oralarda, belki de hiç bu kültürle büyümemiş ancak bu kültürün kucağına gelin olarak düşenler. Bir de yetmezmiş gibi kuma olarak hayatlarını sürecekler. İşte onlardan biriydi Toprak. Üzerinden buram buram asalet akan, gözlerinin siyahından asiliği vuran, kaşlarının sert duruşundan dik başlılığı belli olan bir kızı o. Tek başınaydı, önünü arkasını kollayacak babası altı sene önce işçileri kontrol ederken kalp krizinden ölmüş, kocasına bağlılığı ile bildiği annesi de bir sene dayanamadan yataklara düşüp Toprak kokulu kızlarını bir başlarına bırakmışlardı. Şimdi Toprak'a her şey zordu, nefes almak bile... Eski bir sevda, Dillere destan güçlü bir kadın, Tüm vazgeçmişliğiyle yıkılmaya hazır bir adam... Önlerinde ise zorlu bir savaş, Ekmeğe susamışcasına olan hasret. 30.MART.2016
Karanlığın Şafağı |Şafak Serisi| by BiCeruVar
BiCeruVar
  • WpView
    Reads 332,007
  • WpVote
    Votes 16,793
  • WpPart
    Parts 56
(Şafak Serisinin 2. Kitabıdır.) Koyu kızıla boğulmuş bir hikayenin baş kahramanlarının kanından gelen gençler... Hayatları boyunca dostluk, aile, sevda, umut ve destek olmanın anlamını büyüklerinden öğrendiler. Bütün zirvelerin gücü olacak insanlar bir araya geldiğinde yenilmez zannedilen her şey yıkılmaya mahkum kalırdı. Ve gençlik her zaman toyluk anlamına gelmezken, her yaşanmışlık da daha güçlü yapmazdı insanı. Eğer ki gözü kara birisi olacaksa asla tek başına yaşayamazdı. Her düşman sanıldığı kadar düşman değilken, her aşk da sanıldığı kadar vefalı olamazdı. Zirvedeki bir devrin başlangıcı sert rüzgarlara karşı koyuşla başlarken, gökkuşağının her rengini kalbinde yaşayabilen insanlar olmasını dilemek en büyük güçtür. Peki ya hem gökkuşağı hem de gecenin şafağı olsaydı? Her gün mutlu eder miydi insanı? Veya her kadın fark edebilir miydi dibindeki sevdalı adamı? Bir adam ne denli katlanabilirdi bağıran yüreğini susturmaya? Her umut edilen koca bir boşluğa sürüklerse adamı ve her kahkaha yakarsa bir kadını... Sevda az kitlenin nasibi ise, Umut güçlü bir kitleye hitap eder. Her kararan günün doğan bir güneşi, Her günün çöken bir karanlığı vardır. Ve bir adam namludan çıkan kurşun kadar tehlikeli severken, Bir kadın kara şafak kadar sert gömebilir yüreğine sevdasını. Sevda hiç bir zaman basit bir zar atma oyunu değildir. Aksine sanıldığından daha ağır bir sahneye çıkmıştır insanoğlu. Asıl mesele o sahnenin perdesi; Siyah mı? Beyaz mı?
Kalbi Kor by BiCeruVar
BiCeruVar
  • WpView
    Reads 443,774
  • WpVote
    Votes 23,108
  • WpPart
    Parts 81
Rakı yarım doldurulur kadehe, hiçbir zaman eksik veya fazla olmaz sudan. Derler ki, rakı masasında yokluğuna küfür edecek bir can vardır mutlaka, o yüzden boş kalan yanı sana dolu olan yanı yarana... Bir adamın kalbi buzdan kalıplarda değilde kor alevlerdeyse vardır sorun. Dudaklarıyla buluşan her damla alkol düşer yüreğine alev aldırır tekrar ve tekrar. Beyninin içindeki bitmek bilmeyen bir muharebede galip gelsem mi gelmesem mi mücadelesiyle boğuşur. Bir yanı korkak çocuk olur rakı masasındaki adamın, bir yanı mert delikanlı, başka bir yanı ise yarım kalmış sevdasızlığı. Nasıl ki bardağın dolu tarafıyla mı yoksa boş tarafıyla mı ilgilendiğinizi öğrenmek isterse psikologlar, rakı masasına oturmuş bir adamın bardağında bir damlalık dahi yer kalmamıştır. O kadeh ağzına kadar dolmuştur, dudak payını unutmuştur saki ve parmaklar arasına sıkışan o kadehten mutlaka bir kaç damla dökülür dışarı. Hal bu iken bir kez kor olduysa kalbiniz, bir daha tatmam demek için her zaman fazla erkendir. Çünkü insan kendi yanılgılarının sonu gelmez esiri olur ve kendine ait dört duvarı kabullenmek başkasının yaptığı yüzlerce metre kareyi kabullenmekten daha kolaydır her zaman. Başlangıç Tarihi: 01.01.2017
BELDAR by BiCeruVar
BiCeruVar
  • WpView
    Reads 48,915
  • WpVote
    Votes 2,393
  • WpPart
    Parts 27
Uzun mu, kısa mı? Kaç hayat sığar bir saniyeye? Kaçı mahvolur? Kaç ömür kurtarılabilir peki? Bir saniyenin değerli olduğunu toprakları uğurunda verilen kanlar ile ölçüp biçmişlerdi. Üç adam, üç cengaver, nasıl anlatılır bilinmez ama bir araya gelmeleri vatan sevdaları sayesinden olmuş üç aslan yürek. Gurur, Onur, Tugay... Duruşlarında Türk topraklarının yenilmez çevikliği, bakışlarında alevlenen bir vatan evladı, ruhlarında ise kaybetmeyi asla kabul etmeyen dik başlılık. Bu yola baş koydukları andan itibaren geride bıraktıkları hayatlar, onlar için yeni bir gelecekten ibaretti. 'Bayrağımız şerefimizdir bu bayrağa uzanacak her elin sahibi de bizim için bir leştir.' bir komutan sesi yankılandı duvarı olmayan arazide. Karşısındaki ekibin toyluğunu, içlerinden vazgeçeceklerin olacağını bilse dahi alnından akan terle, gırtlağından kopan bağrışıyla öğrendiği her detayı da bıkmadan öğretecekti. Ancak adam çakır mavilikleriyle öylesine emin bakıyordu ki daha şimdiden çekingenlik sarmıştı karşısındaki ekibi. Kan gibi kızıl bir söz, bayrak, vatan, millet, umut... Sırtlarındaki onlarca kilo, yüreklerindeki toprak sevdasından daha hafif geliyordu. Bir de her daim omuzları üzerinde olan kefenle meydan okuyorlardı hayata. Bu işin şakası yokken hayatın başlı başına bir espiri niteliği taşıması ise acımasızlığın ana rotasıydı. An geliyor derin mavi sular, an geliyor keskin soğuk hava ve an geliyor tek kişinin dahi aşması zor olan daracık alanlardan yürüyorlardı. Akıllarında da yüreklerinde de tek cümle; 'Biz şekil için yaşayıp, tarz için ölenlerden değiliz. Biz şeref için yaşayıp, vatan için ölenlerdeniz.' Onlar için sevda, Merhamet, Uyku, Onlar için huzurlu bırakılacak tek bir düşman dahi yoktu.
Kimse Sağ Çıkmaz (Tamamlandı) (Kısım 1 - Kısım 2) by BiCeruVar
BiCeruVar
  • WpView
    Reads 11,183,997
  • WpVote
    Votes 406,113
  • WpPart
    Parts 107
Kılıç ne kadar keskindi? Veya bir kurşun ne denli yakardı canı? Hangi insan ölümle dik başlı halde karşı karşıya dururdu? İnsanoğluydu işte. Ne keskin kılıçlar, ne de kavuran kurşun yarasına karşın ölümle göz göze gelmeye cesaret edemezdi. Yıkılan tabular yıllar arasında kaybolurken hatırlamazdı evlat denen mahlukat kendi kurallarını. Bir gün bir ormanda veya bir çöp konteynırında göğsünde bir kurşun yarası, cildinde ufak tefek morarmayı bekleyen kızarıklık ve karın boşluğundaki bıçak darbeleri insanın hayatının bittiği değil başladığı yerdi. Hiç olmadı bir çatıda son alınan nefes olduğu zannedilen oksijen yeni bir güne bambaşka nedenler için uyanmak demekti. Ve bir adam için o başlangıç Hera Amine'nin berbat geçen günü ile karşı karşıya gelirdi. ---- Hera Amine & Aren Rollas